“Kafir, bir müslümanı öldürüp malına da zarar verip sonra da Müslüman olursa, kendisine ve malına herhangi bir zararın isabet edip edemeyeceğine dair bir garanti verilememesi”[13] ile ilgili hadisler
İbn Teymiyye (ö.
“Kafirleri, bazı Müslümanları öldürüp mallarına da zarar verip sonrada Müslüman olurlarsa, kendilerine ve mallarına herhangi bir zararın isabet edip edemeyceğine dair bir garantinin verilemeyeceği ile ilgili Resulullah (s.a.v)’in sünneti, mütevatirdir.”
* * *
[13] İslm dini, insanlığı bir bütün kavul edip birbirleriyle olan ilişkilerini karşılıklı tanışma, yardımlaşma ve işbirliği esasına dayandırarak kaynaşmalarını ve insanî bağlarını kuvvetlendirmelerini hükme bağlamıştır.
Bu sebeple Müslümanlara karşı düşmanca tutum ve davranışlar içerisinde bulunmayan kimseler ve toplumlarla iyi ilişkiler kurmaktan Müslümanları men etmez. Aksine bu durumda Müslümanların, bu tür kiselere iyilikte bulunmaları ve adil davranmaları bir görevdir.
Müslümanların, Müslüman olmayan kişilere ve toplumlara karşı izleyeceği dış siyaset, şu ayeti kerimelerle tespit edilmiştir:
"Sizinle din hususunda savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmış olanlara iyilik, onlara adaletle davranmanızdan Allah sizi men etmez. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever"
"Allah, sizi ancak sizinle din hususunda savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanıza da arka çıkmış olanlarla dostluk etmenizden men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir" (Mümtehine:
İslam dini, toplumlar ve kişiler arasında normal ve daimi durumun sulh olduğunu, bu sulh halini bozan ve düşmanlığı körükleyen asıl sebebin, bazılarının diğerlerine saldırısı olduğunu kabul eder. Buna engel olmaya çalışan fertleri cezalarla, toplumları da savaşla vazgeçirmeye çalışır.
Hanefilere göre; cihad (=savaş)ın illet ve sebebi; Müslüman olmayanları, Müslümanlara ve İslam karşı savaş ve saldırısıdır. Bu sebeple hiç kimse İslama muhalefet ve küfrü sebebiyle öldürülemeyeceği gibi, Müslümanlarla savaşmayanlarla savaşmak da caiz değildir. Çünkü İslama göre, temel prensip; insanın masum oluşudur. Allah, mahlukatın yok edilmesini istemediği gibi, onları öldürülmeleri için de yaratmamıştır. Öldürülmelerinin mubah sayılması, küfürleri sebebiyle değil, savaş ve saldırıları sebebiyledir...
İslama göre; kişi, Müslüman olduktan sonra canı, malı ve ırzı diğer Müslümanlara haram olur. O kişinin canına, malına ve ırzına dokunulamaz. Yalnız kişi, Müslüman olmadan önce Müslümanların kanını dökmüş, Müslümanların mallarına zarar vermişse yada buna benzer şeyler olmuşsa,bu kişi, Müslüman olduktan sonra dokunuşmazlığa sahip olur. İslam Tarihi'nde bu şekilde Müslüman olanların sayısı çoktur. İslam, onların önceden işlemiş oldukları günahlardan ve suçlardan sorumlu tutmamaktadır. Örneğin, Halid b. Velid, Müslüman olmadan önce bir çok müslümanın kanını akıtmış, hatta Uhud savaşını müslümanların aleyhine bile çevirebilmişti. Müslüman olduktan sonra, onun, Müslümanların canlarına ve mallarına karşı işlemiş olduğu suçlardan dolayı sorumlu tutulmamıştır. Sadece Müslümanların, nefislerinin galebe çalması halinde bu tür kişileri öldürmesi farklıdır. Burad İslam dini, böyle bir kimseye garanti vermesine rağmen, Müslümanlar tarafından böyle bir güvence verilememektedir. Böyle bir kimse, kasten öldürülürse, kısas gündeme gelir yada öldürülen kimsenin ailesine diyet verilir.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.