“Kendisiyle istişare edilen kişi (=müsteşar), güvenilen bir kimse (olmalı)dır”[12]
Suyûtî (ö.
1. Ebu Hureyre
2. Ümmü Seleme
3. Abdullah ibn Ömer
4. Ebu Mes’ud
5. Hz. Ali
6. Câbir b. Semure
7. Semure b. Cündub
8. Nu’mân b. Beşîr
9. Ebu’l-Heysem ibnu’t-Teyyihânî
10. Abdullah ibnu’z-Zübeyr
11. Abdullah ibn Abbâs
Toplam,
(Derim ki:) Bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:
12. Hz. Ömer
13. Sefîne
14. Hz. Aişe
15. Ebu Seleme
(Zürkânî) “Şerhu’l-Mevâhib”de Suyûtî’den naklen bu hadisin mütevatir olduğunu belirtmiştir.
Yine (Münâvî’de) “Teysîr”de bu hadisin mütevatir olduğunu söylemiştir.
* * *
[12] “İstişare” kelimesi, “işaret” kökünden türemiş olup ‘fikir danışma ve nasihat isteme’ anlamına gelmektedir. “Müsteşar” ise, kendisiyle fikir danışılan ve nasihat istenilen kimsedir.
Hz. Peygamber (s.a.v), bu hadisde; toplumsal hayatın vazgeçilmez bir ihtiyacı olan fikir alış-verişinin bir adabını belirtmektedir ki, o da; fikrine başvurulacak kimsenin (=müsteşarın), güvenilen bir kimse olmasıdır. Buna göre kendisine danışılan kimse, danışan kimseye; ihanet etmemeli, sorulan hususta gerçek ve doğru olanı söylemeli, soru sahibinin isteği doğrultusunda hareket eden kimse olmamalıdır. Kur’an-ı Kerim, Hz. Süleyman (a.s)’ın mektubu üzerine takip edilecek siyasetin tespiti maksadıyla yakınlarının toplayan Belkıs’ın yaptığı istişareyi (Neml:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.