“Duaya rağbet ve teşvik etme”[5] ile ilgili hadisler
(Kastallânî) “Mevâhibu’l-Leduniyye”de duaya rağbet etme ile ilgili Hz. Peygamber (s.a.v)’den gelen haberlerin mütevatir olduğunu belirtmiştir.
* * *
[5] İnanan insan; dualarla, ibadetlerle vb. hususlarla Allah’a yakınlaşmaya çalışır. Allah’a güven ve bağlılık temeli üzerinde, derin bir minnettarlık duygusu ve dini vazife şuurunun ifadesi ve göstergesi olarak anlam kazanan çok değişik uygulamalar, dini hayatın ayrılmaz bir boyutudur.
Dua ve ibadet, insan ve Allah arasında iman bağıyla kurulan ilişkiyi tanımlayan ve dışa yansıtan uygulamalar bütünüdür. Dini hayat, bu uygulamalar sayesinde kuvveden fiile geçer.
Dini anlamı içerisinde dua, istek kadar şükran ve sevgisi ifadesi olan, insanın Allah’a doğru her hareketi demektir. Bu bakımdan dini hayat içerisinde duanın merkezi bir yeri ve önemi vardır.
Çeşitli araştırmalar, modern toplumlarda duanın çok yaygın bir davranış olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle de gençlerin duaya yönelişinde; gelecek endişesi, günahlarını affettirme ümidi, sınavlarda başarılı olma arzusu, sevilen birinin ölümünden duyulan üzüntü, hastalık ve tehlikeli durumlarda yardım ve güvenlik gibi sebeplerin büyük rol oynadığı anlaşılmaktadır. İnsnaların büyük çoğunluğunun, genellikle çaresizlik ve mahrumiyet anlarında Allah’a yalvarıp yakardıkları müşahade edilmektedir.
Yine müşahadeler göstermektedir ki, bilinçli olarak Allah’a inanmayan bir çok insanın, büyük çaresizlik anlarında, varlığını inkar ettikleri Allah’a dua etmektedirler.
Dua eden kişiler, büyük bir olasılıkla duaların kabul olacağına inanırlar.
Bununla birlikte dua gerçekten kabul olunmakta mıdır? Duanın yaşadığımız dünyada müşahade edilebilir etkileri var mıdır? Bu ve benzeri sorular, herkes tarafından olumlu bir şekilde cevap bulmayabilir. Yalnız belirli şartlarına uyularak yapılan hiçbir duanın karşılıksız kalmayacağı, dinde merkezi bir fikirdir.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.