“Gerek arkadışlığıyla olsun ve gerekse de malıyla olsun, insanlar arasında bana en emniyetli olanı, Ebu Bekr’dir”[6]
Halebî “Sîre”de Hz. Peygamber (s.a.v)’in ölümüne dair bazı hususları belirttikten sonra aynen şöyle der:
“Bu hadis, sahihtir.
* * *
[6] Bu hadis, Hz. Ebu Bekr’in; arkadaşlığıyla ve malıyla Allah Resulü’ne ne kadar yardımcı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle de Hz. Ebu Bekr’in, Resulullah (s.a.v) nezdinde fevkalade önemli bir yere sahip olduğu da anlaşılmaktadır. Çünkü Hz. Ebu Bekr, gerek Mekke’de ve gerekse de Medine’de en kritik anlarda Resulullah (s.a.v) ile birlikte olmuş, onunla bütün savaşlara katılmış ve bu birlikteliğiyle ünsiyet sağlayıp ona manevi destekte bulunmuştur.
İsrâ gecesinin ertesinde Resulullah (s.a.v)’i desteklemesi, hicret sırasında ve özellikle de mağaradaki beraberliklerinin önemine işareten “Üzülme! Şüphesiz Allah bizimle beraberdir” (Tevbe:
Hudeybiye barış anlaşması sırasında herkes anlaşmadan memnuniyetsizliğini gösterirken, Hz. Ebu Bekr, bu anlaşmada Resulullah (s.a.v)’in görüşü doğrultusunda hareket etmesi, onun manevi desteklerinden biridir.
Hadisin Arapça metninde geçen “sohbet” kelimesi, “karşılıklı konuşmak” anlamından ziyade “arkadaşlık” ve “birliktelik” anlamına gelmektedir. Buna göre bu kelimenin buradaki anlamı, “Resulullah (s.a.v)’e arkadaşlık eden” veya “birlikteliği olan” şeklindedir.
Görüldüğü üzere bu hadiste; Resulullah (s.a.v)’in, Muhammedî Risaleti’nin tebliğ, tespit ve takririnde Hz. Ebu Bekr’in arkadaşlığının önemli katkısına yer vermektedir. Dolayısıyla da bu arkadaşlığın içerisine; ünsiyet, teselli, güç kazandırma, dayanışma, manevi destek ve katkılar girmektedir. Hz. Ebu Bekr’in hayatını ve onun, Resulullah (s.a.v)’le olan münasebetlerini iyi bilen kişilere bu husus açıktır.
Yine bu hadis; Hz. Ebu Bekr’in mal yönüyle de İslama yaptığı katkılarına da değinmektedir. Çünkü Hz. Ebu Bekr, Mekke’de iken; ya köle olan Müslümanları hürriyete kavuşturuyor yada onları sahibinden alıp özgürlüğe ulaştırıyordu. Müslümanlara ve özellikle de Resulullah (s.a.v)’e maddi ve manevi her türlü yardım ve desteğini yapıyordu. Medine’de iken; yine Müslümanlara yardımını sürdürüyordu. Örneğin, Tebük gazası sırasında Hz. Ömer malının yarısını verirken, Hz. Ebu Bekr, ailesini Allah ve Resulü’ne havale ederek, malının tamamını vermişti. Hz. Aişe, babası Hz. Ebu Bekr öldüğünde tek bir dinar ve tek bir dirhem bırakmadığını belirtir. Hz. Aişe’nin bir başka rivayetinde; Hz. Ebu Bekr’in, Resulullah (s.a.v)’e kırk bin dirhem infak ettiğini söyler.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.