﴾
“Peygamber (s.a.v)’in cesaretli olması”[9] ile ilgili hadisler
Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö.
(Zürkânî’de) “Şerhu’l-Mevâhib”de Hz. Peygamber (s.a.v)’in cesaretli oluşu ile ilgili hadislerin, tevatür yoluyla sabit olduğunu ve Kur’an’ın da bu hususa işaret ettiğini söylemektedir.
* * *
[9] Cesaret; kişinin, korku ve çekingenlik halinden uzak olarak değerli bir işe girme halini ifade eder. Cesaret sahibi kimse, tehlikeye ve riske girmekten korkmaz. Kişide, cesaretin oluşması, kişiyi; yürekli, atılgan ve yiğit bir hale getirir. Cesareti olmayan kimse; çekingen, korkak ve kendine güveni olmaz. Cesaretli olmak, her babayiğidin harcı değildir. Herkes cesaretli olmayabilir. Cesaretli olan kişi; hem kendisine güven duyar ve hem de sıkıntılara karşı göğüs germesini iyi bilir.
Hz. Peygamber (s.a.v)’in cesur oluşu; herkes tarafından bilinen bir husustur. Doğmadan önce babasını, altı yaşında iken annesini, sekiz yaşında iken dedesini yitirmesine rağmen o, hiçbir zaman yılgınlık göstermemiştir. Sıkıntılara ve musibetlere karşı göğüs germesini bilmiştir. Peygamberliğini ilan ettiğin de, insanların çoğu, ona düşman kesilmiş; onun delirdiğini, cinlendiğini, sihirbaz olduğunu ileri sürmekten geri durmamışlardır. Fakat o, Allah’a olan imanı sayesinde bütün bu iftiralara ve yalanlara karşı mücadelesini sürdürmüştür. Mekke’de geçirdiği on üç yıl boyunca, hep iftira ve karalamalara maruz kalmıştır. Yine de o, cesur olmayı hep sürdürmüş ve davasından hiç taviz vermemiştir.
Medine’de ise; münafıklara, Yahudilere diğer karşı gelenlere hep cesaretle hareket etmiş, bir çok savaşta geriye kaçmamış, yerini terk etmemiş, ölümle burun buruna kaldığı zamanlarda bile arkasına dönüp geriye kaçmamış, sahabilerini terk etmemiş, düşmanla karşılaşmaktan hiç çekinmemiştir.
Huneyn savaşı sırasında İslam ordusu pusuya düşürüldüğünde, müslümanların çoğu, çil yavruları gibi Allah Resulunü yalnız bırakıp kaçtıklarında Resulullah (s.a.v), yerini terk etmemiştir. Çünkü kaçmak, Hz. Peygamber (s.a.v)’e yakışır bir tavır değildi. O, imanın tadını, şehadetin kokusunu, cihadın özünü, özellikle de peygamberlik misyonunun gerektirdiklerini çok iyi biliyordu.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.