﴾
“Yahudiler,
Suyûtî (ö.
Münâvî (ö.
(Derim ki:) Yine bu hadisi, Ebu Hureyre yolundan; İmam Ahmed ile Hâkim’de rivayet etmiştir.[127]
Yine Suyûtî, bu kitabında, bu hadisi, Tirmizî’ye (dayandırarak şu yol)dan getirmiştir:
Abdullah ibn Amr, bu hadisi, şu lafızla rivayet etmiştir:
﴿ لَيَأْتِيَنَّ عَلَى أُمَّتِي مَا أَتَى عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ حَذْوَ النَّعْلِ بِالنَّعْلِ حَتَّى إِنْ كَانَ مِنْهُمْ مَنْ أَتَى أُمَّهُ عَلَانِيَةً لَكَانَ فِي أُمَّتِي مَنْ يَصْنَعُ ذَلِكَ وَإِنَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ تَفَرَّقَتْ عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ مِلَّةً وَتَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ مِلَّةً كُلُّهُمْ فِي النَّارِ إِلَّا مِلَّةً وَاحِدَةً قَالُوا وَمَنْ هِيَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ مَا أَنَا عَلَيْهِ وَأَصْحَابِي ﴾
“İsrail oğullarının üzerine gelen şeyler, aynen ümmetimin üzerine de mutlaka gelecektir. Öyle ki onlardan, açıktan annesiyle zina etmişse, ümmetimden de bu çirkin işi yapan olacaktır… Nitekim İsrail oğulları,
İmam Ahmed ile Ebu Davud’da, bu hadisi, şu lafızla şu yoldan rivayet etmiştir:
﴿ أَلَا إِنَّ مَنْ قَبْلَكُمْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ افْتَرَقُوا عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ مِلَّةً وَإِنَّ هَذِهِ الْمِلَّةَ سَتَفْتَرِقُ عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ ثِنْتَانِ وَسَبْعُونَ فِي النَّارِ وَوَاحِدَةٌ فِي الْجَنَّةِ وَهِيَ الْجَمَاعَةُ ﴾
“Dikkat ediniz ki, sizden önce gelmiş olan Kitap ehli,
Abd b. Humeyd (ö.
﴿ افْتَرَقَتِ بَنُو إسْرَائِيل عَلَى إِحْدَى وَسَبْعِينَ مِلَّةً وَلَنْ تَذْهب الليالي ولا الأيام حَتَّى تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى مِثْلِهَا وَكُلّ فِرْقَةٍ مِنْهَا فِي النَّارِ إِلاَّ وَاحِدَة وَهِيَ الْجَمَاعَةُ ﴾
“İsrail oğulları,
Hâkim (ö.
﴿ألا إنَّ بنى إسرائيل إِفْتَرَقَتْ عَلَى مُوسَى سَبْعِينَ فِرْقَةً كلُّها ضَالَّةٌ إلاَّ فِرْقَةٌ واحدةٌ الإسْلاَمُ وجَمَاعَتُهُمْ ثُمَّ أَنَّكُمْ تَكُونُونَ عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً كلُّها ضَالَّةٌ إِلاَّ وَاحِدَةٌ الإسْلاَمُ وَجَمَاعَتُهُمْ﴾
“Dikkat ediniz ki, İsrail oğulları, Musa’nın (ölümü) üzerine
İmam Ahmed (ö.
﴿ إنَّ بنى إسرائيل تَفَرَّقَتْ إِحْدَى وَسَبْعِينَ فِرْقَةً فَهَلَكَ سَبْعُونَ فِرْقَةً وَخلَصتْ فِرْقَةٌ واحدةٌ وَأَنَّ أُمَّتِي سَتَفْتَرِقُ عَلَى إِثْنََيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً تَهلك إِحْدَى وَسَبْعُونَ فِرْقَةً وتخلص فِرْقَةٌ. قِيلَ: يَا رَسُول اللهِ! من تلك الفرقة؟ قال: اَلْجَمَاعَةُ اَلْجَمَاعَةُ ﴾
“İsrail oğulları,
‘Ey Allah’ın Resulü! (Kurtulacak olan) bu fırka, kim(ler olacaktır)?’ soruldu. Resulullah (s.a.v)’de:
‘Topluluk, topluluk’ diye cevap verdi.”
İbn Ebi Asım (ö.
﴿ تَفَرَّقَتِ الْيَهُودُ عَلَى إِحْدَى وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وَتَفَرَّقَتِ النَّصَارَى عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وأَنْتُمْ عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وَأن من أضلها وأخبثها من يتشيع أو الشيعة ﴾
“Yahudiler,
Abdurrezzâk (ö.
﴿ سَأَلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عليهِ وسلَّمَ عَبْدَ اللهِ بنِْ سَلاَمٍ على كم تَفَرَّقَتِ بَنُو إِسْرَائِيل. فَقَالَ عَلَى وَاحِدَةٍ أَوِ اثْنَتَيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً. قَالَ: وَأُمَّتِي أَيْضًا سَتَفْتَرِقُ مِثْلَهُمْ أَوْ يَزِيدُونَ وَاحِدَةً كُلُّهَا فِي النَّارِ إِلاَّ وَاحِدَةٌ ﴾
“Abdullah b. Selâm (dedi ki:) Hz. Peygamber (s.a.v), bana (hitaben):
‘İsrail oğulları kaç fırkaya bölündü?’ diye sordu. O da:
‘
‘Ümmetim de, onlar gibi (
Görüldüğü üzere, bu hadis, bir çok yoldan çeşitli lafızlarla gelmiştir. Bu hadisin başka (yollarla nakledilen) lafızları daha vardır.
Hâkim (ö.
Zeynü’l-Irâkî (ö.
(Münâvî’de) “Feyzu’l-Kadîr”de bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Suyûtî, bu hadisi, mütevatir hadisden saymıştır.”
Fakat bu hadisi, (Suyûtî’nin) “el-Ezhâr” adlı eserinde bulamadım.
(Seffârînî’de) “Şerhu Akîdeti’s-Seffârînî”de konu ilgili olarak şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ümmetinin,
Bunların hepsi de (hadisin içerisinde yer alan) ﴿ فِي النَّارِ إِلاَّ وَهِيَ الْجَمَاعَةُ وَاحِدَة ﴾ “Biri, Cennetliktir. O da (benim ve sahabilerimin yolundan ayrılmayan) topluluktur” ibaresini de söylemişlerdir.
Muâviye hadisinde (konuyla ilgili) geçen lafız ise, Hz. Peygamber (s.a.v) üzerine yalan söz söylemeyi yasaklayan hadis göz önünde bulundurul-maksızın, (az önce belirtilen şekilde) değerlendirilmesi gerekmektedir.”
Burada anlatılmak istenilen husus, Ukaylî (ö.
﴿ تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى سَبْعِينَ أَوْ إِحْدَى وَسَبْعِينَ فِرْقَةً كُلُّهُمْ فِي الْجَنَّةِ إِلاَّ فِرْقَةٌ وَاحِدَةٌ. قِيلَ: يَا رَسُول اللهِ مَنْ هُمْ؟ قَالَ: الزَّنَادِقَةُ وَهُمْ قَدَرِيَّة ﴾
Ümmetim,
‘Ey Allah’ın Resulü! Bunlar, kimdir?’ diye soruldu. Hz. Peygamber (s.a.v)’de:
‘(Onlar,) Zındıklardır. Bunlar, Kaderiyye’dir’ diye cevap verdi.”
Bir rivayete ise, bu hadis şöyle geçmektedir:
﴿ تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى بِضْعٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً كُلُّهَا فِي الْجَنَّةِ إِلاَّ فِرْقَةٌ وَاحِدَةٌ. وَهِيَ الزَّنَادِقَةُ ﴾
“Ümmetim,
İbnü’l-Cevzî (ö.
(Suyûtî’de) “Leâlî”de, İbnü’l-Cevzî’nin, bu hadisin uydurma olduğunu belirten görüşüne katılmıştır.
İbn Teymiyye (ö.
Bu konuda daha geniş bilgi için (Seffârînî’nin) “Şerhu Akîdeti’s-Seffârînî” adlı eserine bakabilirsiniz.
* * *
[124] Fırka kelimesi, sözlükte; parça, grup gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak ise; İslam Tarihi’nde belli bir şahıs veya o şahsa uyan topluluğun, siyasi ve kelami gayelerle İslam’ın temel esasları olan Kur’an-ı Kerim’i ve sünneti anlamada bir yöntem geliştiren düşünce sistemine fırka denir.
Fırka kelimesinin çoğulu, “Fırak”tır. Fırka kelimesine bazen “Nıhle”de denilir.
Genel olarak, fıkhi sahadaki topluluklara “mezhep”, siyasi ve kelami sahadaki topluluklara da “fırka” denilir.
Ümmetin bir dışı dışında hepsinin cehennemlik olduğu, yetmişin üzerinde fırkaya ayrılacağını bildiren hadisin sabit oluşu ve delalet ettiği mana üzerinde çok konuşulmuştur:
Yalnız hadiste iki büyük problem daha bulunmaktadır:
a. Ümmetin sayı olarak Yahudi ve Hıristiyanlardan daha fazla fırkaya ayrılacağı kesin bir dille ifade edilmiş olması.
b. Biri hariç hepsinin cehennemlik olacağı yine kesin bir dille belirtilmiş olması.
Bu ifadeler; her fırkanın yalnızca kendisinin “Fırka-i Naciye” (=kurtulan fırka), diğerlerinin ise “helak olan fırka” olduğu iddiasına kapı açmaktadır. Bu durumda ise, ümmetin parçalanması, birbirlerinin ayıp ve kusurlarını ortaya dökmeleri sözkonusu olur. Bu hal, onları toptan zayıflatacak, düşmanlarını güçlendirecek ve birbirlerine karşı saldırıya tahrik edecektir. Ümmetin birbirini sapıklıkla ve hatta küfürle itham etmesine yol açacağı düşüncesiyle hem selefi ve hem de sufi olan allame İbnü’l-Vezir (ö.
Hadiste geçen “ümmetim” ifadesi; bu fırkaların hepsinin, Hz. Peygamber (s.a.v)’in ümmetinden bir parça olduklarını ve küfür ile şirke düşmeyenler hariç işlemiş oldukları bidatlere rağmen İslam dininden çıkmadıklarını göstermektedir. “Cehennemlik” ifadesiyle; onların, cehennemde kafirler gibi ebedi kalkmayacağını gösterir. Sadece günahkar ve asi müminler gibi cehenneme girecek, daha sonra da oradan çıkacaklardır.
[125] Suyûtî, Câmiu’s-sağir, H. No:
[126] Ebu Dâvud, Sünnet
[127] Müsned,
[128] Tirmizî, İman
[129] Ebu Dâvud, Sünnet
[130] Abd b. Humeyd, Müsned,
[131] Hâkim, Müstedrek,
[132] Müsned,
[133] İbn Ebi Asım, Sünne,
[134] Abdurrezzak, Musannef,
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.