“Ebu Bekr’in, Sahabeden bir çoğuna karşı üstün olması”[2] ile ilgili hadisler
Kastallânî (ö.
İbn Hacer el-Heytemî (ö.
“Hz. Peygamber (s.a.v) ve gönderilmiş peygamberlerden sonra insanların en hayırlısı, Ebu Bekr es-Siddîk’tır. Bu konu ile ilgili müstefiz ve illetli olmayan sahih hadisler, mütevatirdir. Bu hadisler, temel meselelerde rivayet olunmuştur. Bu konudaki doğru yöntem, bu hadislerin illetli ve sakim olmadığıdır.”
Şeyhülislam İbn Teymiyye (ö.
* * *
[2] Hz. Ebu Bekr’in asıl adı, Abdullah b. Osman b. Amir b. Ka’b b. Sa’d b. Teym b. Mürre et-Teymî’dir. Cahiliyye döneminde “Abdulkabe” (=Kabe’nin kulu) diye adlandırılmıştır. Bunun dışında başka isimleri olduğu da söylenmiştir. Cehennemden azad edildiği için ona “Atik” ve İsrâ gecesinin sabahında Resulullah (s.a.v)’i tasdik etmede herkesten önce davrandığı için “Sıddîk” diye lakablandırılmıştır.
Hz. Ebu Bekr, Fil olayından
Hz. Ebu Bekr, erkeklerden İslamı ilk kabul eden kimseydi. Bundan dolayı da bir çok sıkıntıya ve güçlüğe katlanmıştı. Kendisini Allah’ın dinine hizmet etmeye adamıştı. Bir çok insan, onun sayesinde İslama girdi. Cennetle müjdelenen sahabilerin çoğu, onun vasıtasıyla Müslüman olmuşlardı.
Hz. Ebu Bekr, Resulullah (s.a.v)’in sahabileri içinde, Resulullah (s.a.v)’in en çok sevdiği kişiydi. Hem küçüklükten arkadaşı ve hem de Allah, Resulullah (s.a.v)’i peygamber seçtiğinde onun can yoldaşıydı. Ayrılmaz gölgesi gibi her zaman yanında yer almıştı. Mekke’de malıyla ve canıyla hem Resulullah (s.a.v)’in ve hem de sahabilerin koruyucusu durumundaydı. Mekke’den Medine’ye hicreti sırasında Resulullah (s.a.v)’in yol arkadaşıydı.
Kısacası: Hz. Ebu Bekr, bütün sıkıntılı anlarda cesareti, atılganlığı, direnç ve metanetiyle tanınıyordu. Resulullah (s.a.v) ile birlikte bütün savaşlara katılmıştı.
İşte Hz. Ebu Bekr’in yaptıkları ve icraatlarıyla, onu, diğer sahabilere karşı üsütün bir konuma getirmişti.
Asıl itibariyle, sahabiler içerisinde kimin en faziletli olduğunu kesin surette bilen sadece Cenab-ı Allah’tır. İnsanların bu konudaki bilgileri, kesin olmayan kanaat, görüş ve rivayetlerden ibarettir. İlk dört halife konusunda yapılan fazilet sıralamasının esası, itikadi olmayıp siyasi tercihlere dayanmaktadır. Bu nedenle de herkesin siyasi tercihini ve kanaatini açıkça ve serbestçe ortaya koyması, çok doğaldır. Konunun bid’atçilikle ilgisi yoktur.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.