“Allahım! Doğrusu kendimiz için ancak senin sayende elde edebileceklerimizi (yine senden) isteriz. Bu nedenle de bizden razı olacağın şeyleri bize ver”[19]
Suyûtî (ö.
Münâvî (ö.
Bu hadisi, (Suyûtî’nin) “el-Ezhâr” adlı kitabında bulamadım.
Hadisin mütevatir olduğu ifadesi; ya bir kalem yanlışlığı yada (asıl nüshayı) çoğaltan kimsenin bir hatası olduğu zihne gelmektedir.
Ancak burada hem Suyûtî ve hem de Münâvî’nin, Hz. Muhammed (s.a.v)’in her halükarda Allah’a yöneldiğini ve Allah’tan başarılı olmayı istemenin mana bakımından mütevatir olduğunu kast etmiş olmaları doğru olur.
Yine de doğruyu en iyi bilen Cenab-ı Allah’tır.
* * *
[19] Yüce Allah’ı ve sıfatlarını tanımak, mükellefe yüklenen en yüce sorumluluktur. İnsan için kulluk makamının en yüce makam olduğunu tanımak, işte bu teklifin özüdür. Dua da, insanın, Allah’a karşı muhtaçlığını ve Allah’a kulluk makamında oluşunun itirafını gösteren en yüce bir görüntü ve Alah’ın varlığını, sıfatlarını bu yüce sıfatlara ve güzel isimlere sahip oluşunu ameli bir ikrar, kabullenme ve itiraftır. Gerek bundan ve gerekse başka sebeplerden dolayı dua etmek bir ibadettir.
İşte Resulullah (s.a.v)’de acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan, cimrilikten, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden, hastalıklardan, cehennem azabından… gibi durumlardan Allah’a sığınmakta ve uyurken, uyanıkken, eve ve mescide girip çıkarken, tuvalet ihtiyacını giderirken,oturumlarda, endişe ve korku anlarında, elbiselerini çıkarırken, sabah-akşam, önemli gün ve gecelerde, yerken ve içerken, namazın rüku, secde ve teşehhüd sırasında… gibi durumlarda hep Allah’a yönelmekte, O’ndan yardım dilemekte, hayatının her alanında başarılı olmayı istemektedir.
Çünkü O, yaptığı duanın da bir ibadet olduğu bilinceydi. Bu nedenle de hayatını, çalışmalarını, faaliyetlerini insanlarla olan ilişkilerini, Müslüman olmayanlara karşı nasıl davranması gerektiğini, nasıl altın bir nesil yetiştirmesi gerektiğini… hayatının ve öbür dünyadaki hayatının nasıl şekilleneceği hususunda Allah’tan yardım dilemekte ve bu sayede yapacağı işlerde bilincini kuvvetleştirmekte, kendisini daha programlı bir hale getirmekte ve tespit edilmiş gayenin gerçekleştirilmesi için gayret sarfetmektedir.
Bu durum, Resulullah (s.a.v)’in masumiyetine, geçmiş ve gelecek günahlarının affedilmiş olmasına rağmen bu dualara ve istiazelere çokça yer vermesi, ümmetine örnek olmak için ve kulluk görevlerini yerli yerinde göstermek içindir. Çünkü Allah’a kulluk etmenin içerisine; dua, istiğfar ve zikirler de girmektedir.
[20] Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, H. No:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.