﴾125﴿ أَفْطَرَ الْحَاجِمُ وَالْمَحْجُومُ
“Kan alan da aldıran da, orucunu açmıştır."[16]
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Sevbân
2. Şeddâd b. Evs
3. Râfi’ b. Hadîc
4. Hz. Ali
5. Üsâme b. Zeyd
6. Bilâl
7. Ma’kil b. Yesâr
8. Ebu Musa el-Eşârî
9. Ebu Hureyre
10. Hz. Aişe
11. Enes
12. Câbir b. Abdullah
13. Semure b. Cündub
14. Abdullah ibn Abbâs
15. Abdullah ibn Ömer
Toplam: 15 kişi.
(Derim ki:) Bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:
16. Ebu Zeyd el-Ensârî
17. Sa’d b. Ebi Vakkâs
18. Abdullah ibn Mes’ud
19. Hasan (mürsel olarak)
a. Sevbân Hadisi.
İmâm Ahmed (ö. 241/855) derki: “Bu hadis, bu konuda rivayet edilen hadislerin en sıhhatli olanıdır.”
Buhârî (ö. 256/870)’de aynı şekilde bu sözü söylemiştir.
b. Râfi’ b. Hadîc Hadisi.
Tirmizî (ö. 279/892)’de, Râfi’ b. Hadîc Hadisi hakkında şöyle der: “Bu hadis, hasendir.”
(Bazı) Tirmizî nüshalarında, (Râfi’ b. Hadîc) hadisinin, sahih olduğuna dair ilave de vardır.
Tirmizî derki: “İmam Ahmed’in (Râfi’ b. Hadîc Hadisi hakkında) şöyle söylediği anlatılmıştır: ‘Bu konuda rivayet edilen en sıhhatli hadis, Râfi’ b. Hadîc Hadisidir.’
Ali b. Abdullah’ın da bu konuda şöyle söylediği anlatılmıştır: ‘Bu konuda rivayet edilen en sıhhatli hadis, Sevbân Hadisi ile Şeddâd b. Evs Hadisidir.’” (Tirmizî’nin sözü burada bitmektedir.)
c. Râfi’ b. Hadîc Hadisi ile Şeddâd b. Evs Hadisinin; İbn Hibbân (ö. 354/965) ile Hâkim (ö. 405/1014), sahih olduğunu belirtmişlerdir.
d. Ebu Musa el-Eş’arî Hadisi.
Ali ibnü’l-Medînî (ö. 234/848), bu hadisin, sahih olduğunu söylemiştir.
Nesâî (ö. 303/915)’de derki: “Bu hadisin, merfu’ oluşu, bir yanılgıdır.”
e. Ma’kil b. Yesâr Hadisi.
Böylece Buhârî (ö. 256/870), bu hadisi rivayet edenin İbn Yesâr olduğunu tercih etmiştir. Bunun, İbn Sinân olduğu da söylenilmektedir.
Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Hacer (ö. 852/1447)’in “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfiî” ile “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye” adlı kitabına bakabilirsiniz.
Suyûtî (ö. 911/1505) “Câmi’” de, bu hadisin mütevatir olduğunu söylemiştir.
(Münâvî’de) “Teysîr”de derki: “Bu hadisi, 10 küsur sahabe rivayet etmiştir.”
(Yine Münâvî) “Feyzu’l-Kadîr”de ise şöyle der: “Zehebî dedi ki: ‘Bu hadisi, 10 küsur sahabe rivayet etmiştir. Bu hadislerin çoğu, zayıftır.’”
İbn Abdilberr (ö. 463/1071)’de, bu hadisin, sahih ve bir çok (hadis kitab)ında Abdullah ibn Abbâs’dan gelen ﴿ أَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ اِحْتَجَمَ وَهُوَ صَائِمٌ ﴾ “Peygamber (s.a.v), oruçlu olduğu halde kan aldırdı” hadisiyle mensûh olduğunu belirtmiştir; çünkü Abdullah ibn Abbâs Hadisi, (kaydettiğimiz) bu hadisten daha sonra (söylenmiş)tir.
İbn Hazm (ö. 456/1063)’da derki: “ ﴿ أَفْطَرَ الْحَاجِمُ وَالْمَحْجُومُ ﴾ “Kan alan da aldıran da, orucunu açmıştır” hadisi, kesinlikle sahihtir. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v)’in, oruçlu kimse için kan aldırmada daha ruhsatlı davrandığını Ebu Saîd el-Hudrî hadisin de bulduk. Bu hadisin senedi de, sahihtir. Dolayısıyla da bu hadis, (delil) almak gerekir; çünkü ruhsat, ancak azimet’ten sonra olur. Bu da, ister kan alan ve ister kan aldıran için olsun, kan aldırmak suretiyle oruç açmanın nesh edildiğini göstermektedir.”
İmam Şâfiî (ö. 204/819), kan alanında aldıranın da orucunun bozulacağına dair rivayetin nesh edildiğini belirtmiştir.
İmam Ahmed (ö. 241/855)’de, kan alma ve aldırma ile ilgili hadisin, dış görünüşünü alıp kan alanın da aldıranın da, orucunun bozulacağını ve (bu durumdaki bir) orucun kaza edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Fakat Cumhûr, İmam Ahmed’in görüşünün aksini belirtmiştir.
* * *