Mütevâtir Hadisler-191
“Hz. Peygamber (s.a.v), (iddia sahibi iki şahit bulamazsa) yeminin, bir şahitle (yeterli olacağına) hükmetmiştir”[2]
Suyûtî (ö.
1. Ebu Hureyre
2. Câbir
3. İmâre b. Hazm
4. Bilâl ibnu’l-Hâris
5. Zeyd b. Sâbit
6. Ebu Saîd el-Hudrî
7. Abdullah ibn Ömer
Toplam,
(Derim ki:) Bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:
Bu hadis, meşhur bir çok yollardan gelmiştir. Yine bu hadis, çeşitli sahih rivayetlerden de gelmiştir.
İbnü’l-Cevzî (ö.
Bezzâr (ö.
Devamla da der ki: “İbn Abdilberr, bu hadisin senedinde geçen hiçbir kimseyi eleştirmemiştir. Marifet sahibi kimseler arasında bu hadisin sıhhatli oluşu hususunda bir görüş ayrılığı yoktur.”
Bununla birlikte İbn Hacer (ö.
İbn Arafe’de “Muhtasar”da aynen şöyle der: “Mezhep, Hukûkî Mallarda, bir şahitle yapılan yeminin, iki şahit hükmünde olduğu şeklindedir.
(İmam Mâlik) “Muvatta’”da dedi ki: ﴿ قَضَى رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بشالْيَمِينِ مَعَ الشَّاهِدِ ﴾ “Resulullah (s.a.v), yeminin, bir şahitle (yeterli olacağına) hükmetmiştir.”
İbn Abdilberr dedi ki: ‘Bu, mürsel bir hadistir. Güvenilir bir hadis topluluğu, Câbir’den gelen hadisi merfu’ olarak nakletmiştir.’
Müslim’de belli bir senedle rivayet ettiğine göre; ﴿ أَنَّ رَسُولَ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَضَى بِيَمِينٍ وَشَاهِدٍ ﴾ “Resulullah (s.a.v), yeminin, bir şahitle (yeterli olacağına) hükmetmiştir.”[3]
Daha sonra İbn Arafe der ki: “Müslim’in rivayet ettiği Abdullah ibn Abbâs hadisini, Buhârî rivayet etmemiştir. Fakat Buhârî ile Müslim, çeşitli yollardan gelen Ebu Hureyre, Zeyd b. Sâbit, Abdullah ibn Amr hadislerini rivayet etmişlerdir.”
Celâleddin el-Mahallî ise “Cem’u’l-Cevâmi”ye yaptığı şerhte, bu hadisin; sadece ahad haber olduğunu ve hadisin, tevatür derecesine ulaşmadığı hakkında söylemiş olduğu sözü, açık ve nettir.
Yine Aliyyu’l-Kârî (ö.
* * *
[1] “Yemin” kelimesi, sözlükte; sağ el, kuvvet anlamına gelmektedir. Türkçe karşılığı, “and”dır. Yemin kelimesini, and anlamında kullanılması; yeminleşme sırasında iki tarafın birbirlerinin ellerinden tutuşma adetlerinden ileri gelmiştir.
Terim olarak ise; “Allah’ın isim veya sıfatını zikrederek haberin takviyesi” anlamına gelmektedir. Yani bir şeyi yapmak veya yapmamak hususunda belirtilen azme yada iddiaya kuvvet vermek, muhatabı ikna etmek kastıyla yüce Allah’a kasem yapmak suretiyle yapılan bir akittir. Çoğulu, Eymân’dır.
Beşeri ilişkilerde akitlerin bir parçası, bir kısım davalarda iddianın sübut veya nefyi için delil olarak şahidin ifade ve yeminine başvurulduğu için İslam dini, yemin bahsine özel bir önem vermiştir.
[2] “Dava” kelimesi, sözlükte; dua, talep, niyaz, temenni, nida ve rağbet gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak ise; bir kimsenin, hakimin huzurunda, bir hakkı başkasından talep etmesine denilir.
Hakkı ihlal edilen fert; bir dava dilekçesiyle hakime başvuru yaparak hakkının tespit edilmesi ve geri verilmesini talep edebilir. Dava dilekçesinde; dava edilen şeyin kıymet ve niteliği belirtilir, eğer gayrı menkul ise hudutları belirtilir ve davalının ikametiyle açık adresi yer alır. Hakim, şekil yönünden eksik olanı işleme koymaz, düzeltilmesini ister.
Naklettiğimiz hadis; dava sahibinin, davasını ispatlaması için iki şahit bulmazsa, tek şahit bulursa, bir şahit yerine de yeminin yeterli olacağı görüşünü destekler mahiyettedir.
Üç imam ve cumhur, bir şahitle davacının yemininin “mal ile ilgili davalarda” yeterli olacağına hükmetmiştir. Fakat Ebu Hanife, bir şahit ve yeminle hiçbir surette hüküm verilemeyeceğini, her halükarda iki şahidin şart olduğunu belirtmiştir.
Yalnız “mal ile ilgisi olmayan davalarda”, yemin ve şahidin kabul edilmeyeceğinde hepsi ittifak halindedir.
Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Müslim, Akdiye
[3] Müslim, Akdiye