Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

 101﴿ مَنْ مَاتَ لاَ يُشْرِكُ بِاللّهِ شَيْئاً دَخَلَ الْجَنَّةَ 

“Kim Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmadan ölürse, Cennete girer.”[25] ile ilgili hadisler

Bu hadisler, şu yollardan gelmiştir:

1.      Abdullah ibn Mes’ud[26]

Bu hadis; İmam Ahmed (ö. 241/855), Buhârî (ö. 256/870) ile Müslim (ö. 261/875)’de bu lafızla geçmektedir.

2.      Muâz b. Cebel[27]

Bu hadis; İmam Ahmed (ö. 241/855), Ebu Dâvud (ö. 275/888) ve Hâkim (ö. 405/1014)’de şu lafızla geçmektedir:

﴿ مَنْ كَانَ آخِرُ كَلاَمِهِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّه دَخَلَ الْجَنَّةَ ﴾

“Kimin son sözü; ‘Lâ ilâhe illallah’ (=İlah’tan başka İlah yoktur) olursa, (o kimse,) Cennete girer”

Bu hadisi, Buhârî ile Müslim’in “Sahîh”lerine dayandıran yanılmıştır; çünkü bu hadis, İmam Ahmed’in “Müsned” adlı eserinde geçmektedir.

Bu hadisi, Müslim (ö. 261/875) ise şu yoldan rivayet etmiştir:

3.   Hz. Osmân[28]  

﴿ مَنْ مَاتَ وَهُوَ يَعْلَمُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّه دَخَلَ الْجَنَّةَ ﴾

“Kim Allah’tan başka İlah olmadığını bildiği halde ölürse, Cennete girer”

Yine bu konuda şu yollardan da hadis rivayet edilmiştir:

4.   Ebu Hureyre

5.   Ebu Saîd el-Hudrî

Taberânî (ö. 360/970) ise “Evsat”da bu hadisi, bu iki sahabiden şu lafızla rivayet etmiştir:

﴿ مَنْ قَالَ عِنْدَ مَوْتِهِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّهُ وَاللّهُ أَكْبَر وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللّهِ لاَ تطعمهُ النَّارُ أَبَداً ﴾

“Kim ölüm anında ‘Lâ ilâhe illallah’ (=Allah’tan başka İlah yoktur), ‘Allahu Ekber’ (=Allah en büyüktür) ve ‘Lâ havle vela kuvvete illa billâh’ (=Güç ve kuvvet ancak Allah’tandır) sözünü söylerse, Cehennem ateşi o kimseye kesinlikle dokunamaz”[29]

6.   Ebu Zerr[30]

Bu hadis ise; Müslim (ö. 261/875) de şu lafızla geçmektedir:

﴿ مَا مِنْ عَبْدٍ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّهُ ثُمَّ مَاتَ عَلَى ذَلِكَ إِلاَّ دَخَلَ الْجَنَّةَ ﴾

“Bir kul, ‘Lâ ilâhe illallah’ (=Allah’tan başka İlah yoktur) deyip de sonra da bu söz üzerine ölürse, o kimse, ancak Cennete girer”

Yine bu hadis; Müslim (ö. 261/875) de Hz. Osmân’dan rivayet edilmiştir.

7.   Hz. Ömer[31] 

Bu hadis; Hâkim (ö. 405/1014)' de şu lafızla geçmektedir:

﴿ إِنِّي لَأَعْلَم كَلِمَةً لاَ يَقُولُهَا عَبْدٌ حَقاًّ مِنْ قَلْبِهِ فَيَمُوتُ عَلَى ذَلِكَ إِلاَّ حَرَّمَ عَلَى النَّارِ لاَ إِلَه إلاَّ اللّه ﴾

“Ben öyle bir kelime biliyorum ki, bir kul, bu kelimeyi kalbinden hakkıyla söyleyip ardından da bu söz üzerine ölecek olura, dikkat edin ki, Cehennem ateşi o kimseye haram olur. Bu kelime; ‘‘Lâ ilâhe illallah’ (=Allah’tan başka İlah yoktur) sözüdür.”

1.      Ebu’d-Derdâ’[32]

2.      Ubâde b. es-Sâmit[33]

3.      Talha[34]

4.      Huzeyfe[35]

5.      Câbir[36]

6.      Abdullah ibn Ömer[37] ve daha bir çokları

Tâc es-Sübkî (ö. 771/1370“Tabakâtu’l-Kübrâ” adlı eserinin baş tarafında aynen şöyle der: “﴿ مَنْ مَاتَ لاَ يُشْرِكُ بِاللّهِ شَيْئاً دَخَلَ الْجَنَّةَ ﴾ “Kim Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmadan ölürse, Cennete girer” hadisine delalet eden  pek çok hadis vardır. (Hadislerde yer alan bu) ‘ortak nokta’, tevatür derecesine ulaşmıştır.”

Bu konuda daha geniş bilgi için bu kitaba bakabilirsiniz; çünkü Sübkî, bu hadislerden bir çoğunu nakletmiştir.

Yine bu konuda Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)’in “Tahricu Ehâdisi’r-Râfiî” adlı kitabına bakabilirsiniz.

* * *

[25]     Şirk, büyük şirk ve küçük şirk olmak üzere ikiye ayrılır:

        a.  Büyük Şirk: Allah ile beraber başka bir ilahın valığına inanmaktır. Bu şirki işleyenler, “müşrikler” veya “şirk koşanlar” olarak nitelendirilmişlerdir. Bu, yüce Allah’ın “bağışlanmaz” olarak haber verdiği şirk türüdür. Bu şirk türü; açık şirk, mutlak şirk, gerçek şirk diye de bilinir.

        b.  Küçük Şirk: Hadislerden de anlaşıldığı üzere, tevhidin kemaliyle çelişen, zıtlaşan bazı günahlardır. Örneğin, Allah’tan başkası adına yemin etme, büyü, nazar ve sihir boncukları gibi.

        Ehl-i Sünnete göre; imanı kurtaran, mutlaka cennete girecektir. Hiç günahı olmayanlar ise, doğrudan cennete girecektir. Kesinlikle cehennem azabı görmeyecektir.

        Büyük günah işlemiş olanlar ise, tevbe etmeden ölürlerse, durumları Allah’ın dilemesine kalmıştır. Dilerse affedip direkt cennete koyar, dilerse de istediği kadar onları cehennemde tuttuktan sonra cennete gönderir. Fakat tevhid üzere bir mümini, günahları ne kadar çok olursa olsun, cehennemde ebedi bırakmadığı gibi, kafir olarak dünyadan ayrılan bir insanı, iyilik ve hayrları ne derece çok olursa olsun ebediyen cennetine sokmaz.

[26]     Buhârî, Tevhid 1, Rikak 37; Müslim, İman 150 (92); Ebu Dâvud, Cenaiz 20 (3116); Müsned: 5/242

[27]     Ebu Dâvud, Cenaiz 20 (3116); Müsned: 3/244,  5/229; Hâkim, Müstedrek, 1/351

[28]     Müslim, İman 43 (26); Müsned: 1/65; Hâkim, a.g.e, 1/72

[29]     Ayrıca b.k.z: İbn Mâce, Zühd 37 (4307); Müsned: 3/79

[30]     Buhârî, Cenaiz 1; Müslim, İman 153 (94); Tirmizî, İman 18 (2782)

[31]     Hâkim, a.g.e, 1/72

[32]     Müsned: 6/450477

[33]     Buhârî, Enbiya 48; Müslim, İman 46

[34]     Ebu Ya’lâ

[35]     Bezzâr

[36]     Müslim, İman 151 (93); Müsned: 3/325345374391

[37]     Taberânî, el-Kebir


01 - 02 - 03 - 04 - 05 - 06 - 07 - 08 - 09 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39 - 40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50 - 51 - 52 - 53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62 - 63 - 64 - 65 - 66 - 67 - 68 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74 - 75 - 76 - 77 - 78 - 79 - 80 - 81 - 82 - 83 - 84 - 85 - 86 - 87 - 88 - 89 - 90 - 91 - 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 - 98 - 99 - 100 - 101 - 102 - 103 - 104 - 105 - 106 - 107 - 108 - 109 - 110 - 111 - 112 - 113 - 114 - 115 - 116 - 117 - 118 - 119 - 120 - 121 - 122 - 123 - 124 - 125 - 126 - 127 - 128 - 129 - 130 - 131 - 132 - 133 - 134 - 135 - 136 - 137 - 138 - 139 - 140 - 141 - 142 - 143 - 144 - 145 - 146 - 147 - 148 - 149 - 150 - 151 - 152 - 153 - 154 - 155 - 156 - 157 - 158 - 159 - 160 - 161 - 162 - 163 - 164 - 165 - 166 - 167 - 168 - 169 - 170 - 171 - 172 - 173 - 174 - 175 - 176 - 177 - 178 - 179 - 180 - 181 - 182 - 183 - 184 - 185 - 186 - 187 - 188 - 189 - 190 - 191 - 192 - 193 - 194 - 195 - 196 - 197 - 198 - 199 - 200 - 201 - 202 - 203 - 204 - 205 - 206 - 207 - 208 - 209 - 210 - 211 - 212 - 213 - 214 - 215 - 216 - 217 - 218 - 219 - 220 - 221 - 222 - 223 - 224 - 225 - 226 - 227 - 228 - 229 - 230 - 231 - 232 - 233 - 234 - 235 - 236 - 237 - 238 - 239 - 240 - 241 - 242 - 243 - 244 - 245 - 246 - 247 - 248 - 249 - 250 - 251 - 252 - 253 - 254 - 255 - 256 - 257 - 258 - 259 - 260 - 261 - 262 - 263 - 264 - 265 - 266 - 267 - 268 - 269 - 270 - 271 - 272 - 273 - 274 - 275 - 276 - 277 - 278 - 279 - 280 - 281 - 282 - 283 - 284 - 285 - 286 - 287 - 288 - 289 - 290 - 291 - 292 - 293 - 294 - 295 - 296 - 297 - 298 - 299 - 300 - 301 - 302 - 303 - 304 - 305 - 306 - 307 - 308 - 309 - 310 - 311
H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

 100﴿ لَقِّنُوا مَوْتَاكُمْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّهُ 

“Ölmek üzere olan kimseye, Lâ ilâhe illallah’ (=Allah’tan başka İlah yoktur) sözünü telkin edin.”[24]

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.     Ebu Saîd el-Hudrî

2.     Ebu Hureyre

3.     Abdullah b. Ca’fer

4.     Hz. Aişe

5.     Abdullah ibn Abbâs

6.     Abdullah ibn Mes’ud

7.     Câbir b. Abdullah

8.     Urve b. Mes’ud

9.     Huzeyfe

10.     Hz. Ömer

11.     Hz. Osman

12.     Enes

Toplam, 12 kişi.

(Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da rivayet edilmiştir:

13.     Vâsile ibnu’l-Eska’

14.     Abdullah ibn Ömer

Zeylaî (ö. 762/1360) ile İbn Hacer (ö. 852/1447), bu hadisi, “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye”de nakletmiştir.

Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. 1031/1622“Teysîr”de ise bu hadisin mütevatir olduğunu belirtmiştir.


[24]     Telkin: Cenaze kabre konduktan sonra ve başında Kur’an okuma da tamamlandıktan sonra, kalabalığın orayı terk edip geride kalan bir kimsenin kabrin başında yüksek sesle ve ölüye hitaben iman esaslarını hatırlatması işleminin adıdır.

        Hadiste geçen “mevtâkum” (=ölüleriniz) ifadesinden; alimlerin çoğunluğu tarafından, “ölmek üzere olan kimse” şeklinde anlaşılmış ve bunlar telkinin sadece ölüm döşeğindeki hasta için olduğunu, definden sonraki telkinin meşru olmadığını söylemişlerdir. Fakat ölülere telkin yapmayı ifade eden Ebu Ümâme hadisi zayıf olduğu için metruktur. Çünkü ölülerin, dirileri duyamayacağı; Rûm: 30/52, Fâtır: 35/22’de geçmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v)’in Bedir’de Ehl-i Kalibe’ye yapmış olduğu hitap da, aslında sahabilerine vaaz ve nasihat şeklindedir. Bunun yanı sıra İmam Şafii ile İmam Ahmed, hadisteki “ölüler” ifadesinin zahiri manasını esas alarak ölülere telkin yapılabileceğini söylemişlerdir.

        Bazı Hanefi alimleri ise, bu konuda açık bir hüküm bulunmadığını, yani ölü defnedildikten sonra telkin vermenin tavsiye edilmediği gibi yasaklanmadığını da ileri sürmüşlerdir. Hanefi mezhebinde mükelleflik yaşına girdikten sonra ölen kimsenin mezarı başında telkin verilmesi meşru görülmüştür. “Telkin yapılmaz”, “Ne yapın denir, ne de yapmayın” diyen Hanefi fıkıhçıları da vardır.

        Ölmek üzere olan kimseye, ahiret hayatına yönelik olarak yapılan en güzel iyilik, telkin yapmaktır. Telkin için Lâ ilâhe illallah’ (=Allah’tan başka İlah yoktur) ifadesinin seçilişi, onun; İslamî zikirler içeisinde tevhidi ifade eden, şirki reddeden en üstün ve en şerefli zikir oluşundandır. Yasin suresinin seçilişi ise onun; Kur’an’ın kalbi ve öğüt için yeterli olmasındandır. “Ölüm anında bu sözü tekrarlayan ölen kimse, imanlı olarak gider.   


01 - 02 - 03 - 04 - 05 - 06 - 07 - 08 - 09 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39 - 40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50 - 51 - 52 - 53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62 - 63 - 64 - 65 - 66 - 67 - 68 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74 - 75 - 76 - 77 - 78 - 79 - 80 - 81 - 82 - 83 - 84 - 85 - 86 - 87 - 88 - 89 - 90 - 91 - 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 - 98 - 99 - 100 - 101 - 102 - 103 - 104 - 105 - 106 - 107 - 108 - 109 - 110 - 111 - 112 - 113 - 114 - 115 - 116 - 117 - 118 - 119 - 120 - 121 - 122 - 123 - 124 - 125 - 126 - 127 - 128 - 129 - 130 - 131 - 132 - 133 - 134 - 135 - 136 - 137 - 138 - 139 - 140 - 141 - 142 - 143 - 144 - 145 - 146 - 147 - 148 - 149 - 150 - 151 - 152 - 153 - 154 - 155 - 156 - 157 - 158 - 159 - 160 - 161 - 162 - 163 - 164 - 165 - 166 - 167 - 168 - 169 - 170 - 171 - 172 - 173 - 174 - 175 - 176 - 177 - 178 - 179 - 180 - 181 - 182 - 183 - 184 - 185 - 186 - 187 - 188 - 189 - 190 - 191 - 192 - 193 - 194 - 195 - 196 - 197 - 198 - 199 - 200 - 201 - 202 - 203 - 204 - 205 - 206 - 207 - 208 - 209 - 210 - 211 - 212 - 213 - 214 - 215 - 216 - 217 - 218 - 219 - 220 - 221 - 222 - 223 - 224 - 225 - 226 - 227 - 228 - 229 - 230 - 231 - 232 - 233 - 234 - 235 - 236 - 237 - 238 - 239 - 240 - 241 - 242 - 243 - 244 - 245 - 246 - 247 - 248 - 249 - 250 - 251 - 252 - 253 - 254 - 255 - 256 - 257 - 258 - 259 - 260 - 261 - 262 - 263 - 264 - 265 - 266 - 267 - 268 - 269 - 270 - 271 - 272 - 273 - 274 - 275 - 276 - 277 - 278 - 279 - 280 - 281 - 282 - 283 - 284 - 285 - 286 - 287 - 288 - 289 - 290 - 291 - 292 - 293 - 294 - 295 - 296 - 297 - 298 - 299 - 300 - 301 - 302 - 303 - 304 - 305 - 306 - 307 - 308 - 309 - 310 - 311
H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

 99﴿ يَقُولُ اللّهُ: مَنْ اَذْهَبْتُ حَبِيبَتَيْهِ فَصَبَرَ وَاحْتَسَبَ لَمْ أَرْضَ لَهُ ثَوَاباً دُونَ الْجَنَّةِ 

“Yüce Allah buyurdu ki: Ben, kimin iki sevdiğini almışsam (ve o kimse de) sevabını umarak sabretmişse, ona, Cennet dışında bir mükafat vermeye razı olmam.”[23]

Bu hadis, şu yollardan rivayet edilmiştir:

1.      Ebu Saîd el-Hudrî

2.    Enes

3.     Ebu Hureyre

4.     Ebu Ümâme

5.     Aişe bint. Kudâme b. Maz’un

6.     Abdullah ibn Ömer

7.     Zeyd b. Erkam

8.     Cerîr b. Abdullah el-Becelî

9.     İrbâd b. Sâriye

10.     Abdullah ibn Abbâs

11.     Hz. Aişe

12.     Semure b. Cündub

13.     Abdullah ibn Mes’ud

14.     Büreyde

(Suyûtî) “Leâli’l-Masnûa”da derki: “Bu hadisin bir kısmı, sahih; bir kısmı hasen ve bir kısmı da zayıf senedlerle rivayet edilmiştir.”

(Devamla da derki:) “Bu hadisi, ‘Ehâdisu’l-mutevatira’da naklettim.”

Fakat bu hadisi, (Suyûtî’nin) “el-Ezhâr”  adlı eserinde göremedim.


[23]     Hadiste; mümin kişi, sevdiği şeylerin kaybı karşısında sabretmeye çağrılmakta ve bunun sevabının büyük olacağı müjdelenmektedir.

        Konuyla ilgili hadislerde, mümin kişinin imtihan olunduğu iki sevdiğinden kasıt; iki gözüdür. Hadiste “gözün”, “sevgili” diye isimlendirilmesi; gözlerin, insanda en değerli organları teşkil etmelerinden ötürüdür. Gözlerin kaybı, diğer organlara nazaran insanda daha büyük acı ve hüsran meydana getirir. Gözlerin kaybolmasıyla kişi, ne görmek istediği hayrı görebilir ve ne de kaçınmak istediği kötülükten kaçabilir. Yanız sabrın uhrevi mükafata neden olabilmesi için, niyet şarttır. Bu da, sabrı, Allah’ın mükafatlandıracağını düşünmekle gerçekleşir.

        Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Marza 7; Tirmizî, Zühd 58 (2403); Müsned, 3/1446/365-366; Taberânî, es-Sağir, el-Evsat, el-Kebir; Bezzâr; Ebu Ya’lâ; 


01 - 02 - 03 - 04 - 05 - 06 - 07 - 08 - 09 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39 - 40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50 - 51 - 52 - 53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62 - 63 - 64 - 65 - 66 - 67 - 68 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74 - 75 - 76 - 77 - 78 - 79 - 80 - 81 - 82 - 83 - 84 - 85 - 86 - 87 - 88 - 89 - 90 - 91 - 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 - 98 - 99 - 100 - 101 - 102 - 103 - 104 - 105 - 106 - 107 - 108 - 109 - 110 - 111 - 112 - 113 - 114 - 115 - 116 - 117 - 118 - 119 - 120 - 121 - 122 - 123 - 124 - 125 - 126 - 127 - 128 - 129 - 130 - 131 - 132 - 133 - 134 - 135 - 136 - 137 - 138 - 139 - 140 - 141 - 142 - 143 - 144 - 145 - 146 - 147 - 148 - 149 - 150 - 151 - 152 - 153 - 154 - 155 - 156 - 157 - 158 - 159 - 160 - 161 - 162 - 163 - 164 - 165 - 166 - 167 - 168 - 169 - 170 - 171 - 172 - 173 - 174 - 175 - 176 - 177 - 178 - 179 - 180 - 181 - 182 - 183 - 184 - 185 - 186 - 187 - 188 - 189 - 190 - 191 - 192 - 193 - 194 - 195 - 196 - 197 - 198 - 199 - 200 - 201 - 202 - 203 - 204 - 205 - 206 - 207 - 208 - 209 - 210 - 211 - 212 - 213 - 214 - 215 - 216 - 217 - 218 - 219 - 220 - 221 - 222 - 223 - 224 - 225 - 226 - 227 - 228 - 229 - 230 - 231 - 232 - 233 - 234 - 235 - 236 - 237 - 238 - 239 - 240 - 241 - 242 - 243 - 244 - 245 - 246 - 247 - 248 - 249 - 250 - 251 - 252 - 253 - 254 - 255 - 256 - 257 - 258 - 259 - 260 - 261 - 262 - 263 - 264 - 265 - 266 - 267 - 268 - 269 - 270 - 271 - 272 - 273 - 274 - 275 - 276 - 277 - 278 - 279 - 280 - 281 - 282 - 283 - 284 - 285 - 286 - 287 - 288 - 289 - 290 - 291 - 292 - 293 - 294 - 295 - 296 - 297 - 298 - 299 - 300 - 301 - 302 - 303 - 304 - 305 - 306 - 307 - 308 - 309 - 310 - 311
H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget