Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

 18﴿ افْتَرَقَتِ الْيَهُودُ عَلَى إِحْدَى وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وَتَفَرَّقَتِ النَّصَارَى عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وَتَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً 

“Yahudiler, 71 fırkaya bölündü. Hıristiyanlarda 72 fırkaya bö­lündü. Ümmetim de, 73 fırkaya bölünecektir”[124]

Suyûtî (ö. 911/1505“Câmi”de[125] bu hadisi 4 Sünen sahibinden bu la­fızla şu yoldan getirmiştir:

1. Ebu Hureyre.[126]

Münâvî (ö. 1031/1622“Teysîr”de bu hadisi ceyyid senedlerle getirmiş­tir.

(Derim ki:) Yine bu hadisi, Ebu Hureyre yolundan; İmam Ahmed ile Hâkim’de rivayet etmiştir.[127]

Yine Suyûtî, bu kitabında, bu hadisi, Tirmizî’ye (dayandırarak şu yol)dan getirmiştir:

2.  Abdullah ibn Amr ibnu'l-Âs.[128]

Abdullah ibn Amr, bu hadisi, şu lafızla rivayet etmiştir:

﴿ لَيَأْتِيَنَّ عَلَى أُمَّتِي مَا أَتَى عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ حَذْوَ النَّعْلِ بِالنَّعْلِ حَتَّى إِنْ كَانَ مِنْهُمْ مَنْ أَتَى أُمَّهُ عَلَانِيَةً لَكَانَ فِي أُمَّتِي مَنْ يَصْنَعُ ذَلِكَ وَإِنَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ تَفَرَّقَتْ عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ مِلَّةً وَتَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ مِلَّةً كُلُّهُمْ فِي النَّارِ إِلَّا مِلَّةً وَاحِدَةً قَالُوا وَمَنْ هِيَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ مَا أَنَا عَلَيْهِ وَأَصْحَابِي ﴾

“İsrail oğullarının üzerine gelen şeyler, aynen ümmetimin üzerine de mutlaka gelecektir. Öyle ki onlardan, açıktan annesiyle zina etmişse, ümmetimden de bu çirkin işi yapan olacaktır… Nitekim İsrail oğulları, 72 fırkaya bölündü. Benim ümmetim de 73 fırkaya bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi Cehennemliktir. Bu (fırka), benim ve sahabilerimin üzerinde bulunduğu yol’dan ayrılmayanlardır.”

İmam Ahmed ile Ebu Davud’da, bu hadisi, şu lafızla şu yoldan rivayet etmiştir:

3.  Muâviye b. Ebi Süfyân.[129]

﴿ أَلَا إِنَّ مَنْ قَبْلَكُمْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ افْتَرَقُوا عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ مِلَّةً وَإِنَّ هَذِهِ الْمِلَّةَ سَتَفْتَرِقُ عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ ثِنْتَانِ وَسَبْعُونَ فِي النَّارِ وَوَاحِدَةٌ فِي الْجَنَّةِ وَهِيَ الْجَمَاعَةُ ﴾

 “Dikkat ediniz ki, sizden önce gelmiş olan Kitap ehli, 72 fırkaya bö­lündü. Bu ümmet de, 73 fırkaya bölünecektir. 72’si Cehennemliktir. Sa­dece birisi, Cennetliktir. Bu da, (benim ve sahâbîleri-min çizgisinden ay­rılmayan) topluluktur.”

Abd b. Humeyd (ö. 249/863)’de, “Müsned”de, bu hadisi, şu lafızla şu yoldan rivayet etmiştir:

4.  Sa’d b. Ebi Vakkâs[130]

﴿ افْتَرَقَتِ بَنُو إسْرَائِيل عَلَى إِحْدَى وَسَبْعِينَ مِلَّةً وَلَنْ تَذْهب الليالي ولا الأيام حَتَّى تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى مِثْلِهَا وَكُلّ فِرْقَةٍ مِنْهَا فِي النَّارِ إِلاَّ وَاحِدَة وَهِيَ الْجَمَاعَةُ ﴾  

“İsrail oğulları, 72 fırkaya bölündü. Geceler ve gündüzler kaldığı sü­rece ümmetim de onlar gibi (fırkalara) bölünecektir. Biri dışında bu fırka­lardan her biri, Cehennemliktir. Bu (fırka), (benim ve sahabilerimin çizgi­sinden ayrılmayan) topluluktur.”

Hâkim (ö. 405/1014)’de “Müstedrek”de ve Taberânî (ö. 360/970)’de “Mu’cemu’l-Kebîr”de, bu hadisi, merfu’ olarak şu yoldan getirmiştir:

5.  Kesîr b. Abdullah b. Amr b. Avf b. Mâlik, babasından, o da atasın­dan.[131]

﴿ألا إنَّ بنى إسرائيل إِفْتَرَقَتْ عَلَى مُوسَى سَبْعِينَ فِرْقَةً كلُّها ضَالَّةٌ إلاَّ فِرْقَةٌ واحدةٌ الإسْلاَمُ وجَمَاعَتُهُمْ ثُمَّ أَنَّكُمْ تَكُونُونَ عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً كلُّها ضَالَّةٌ إِلاَّ وَاحِدَةٌ الإسْلاَمُ وَجَمَاعَتُهُمْ﴾

“Dikkat ediniz ki, İsrail oğulları, Musa’nın (ölümü) üzerine 70 fırkaya bölündü. Biri hariç bunların hepsi sapıklığa düşmüştür. O da, İslam ve onların toplulukları. Ayrıca siz de 72 fırkaya bölüneceksiniz. Biri hariç bunların hepsi sapıklığa düşmüştür. O da, İslam ve onların toplulukları.”

İmam Ahmed (ö. 241/855)’de, bu hadisi, merfu’ olarak şu yoldan ge­tirmiştir:

6.  Enes.[132]

﴿ إنَّ بنى إسرائيل تَفَرَّقَتْ إِحْدَى وَسَبْعِينَ فِرْقَةً فَهَلَكَ سَبْعُونَ فِرْقَةً وَخلَصتْ فِرْقَةٌ واحدةٌ وَأَنَّ أُمَّتِي سَتَفْتَرِقُ عَلَى إِثْنََيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً تَهلك إِحْدَى وَسَبْعُونَ فِرْقَةً وتخلص فِرْقَةٌ. قِيلَ: يَا رَسُول اللهِ! من تلك الفرقة؟ قال: اَلْجَمَاعَةُ اَلْجَمَاعَةُ ﴾                

“İsrail oğulları, 71 fırkaya bölündü. 70 fırkası helak oldu. (Sadece) bir fırka kurtuldu. Ümmetim de 72 fırkaya bölünecektir. 71’i helak ola­caktır. (Sadece) bir fırka kurtulacaktır.

‘Ey Allah’ın Resulü! (Kurtulacak olan) bu fırka, kim(ler olacaktır)?’ soruldu. Resulullah (s.a.v)’de:

‘Topluluk, topluluk’ diye cevap verdi.”

İbn Ebi Asım (ö. 287/889)’da, bu hadisi, merfu’ olarak şu yoldan rivayet etmiştir:

7.  Hz. Ali.[133]

﴿ تَفَرَّقَتِ الْيَهُودُ عَلَى إِحْدَى وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وَتَفَرَّقَتِ النَّصَارَى عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وأَنْتُمْ عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وَأن من أضلها وأخبثها من يتشيع أو الشيعة ﴾

“Yahudiler, 71 fırkaya bölündü. Hıristiyanlar da 72 fırkaya bölündü. Sizler de, 73 fırkaya bölüneceksiniz. Bunların en sapık olanı ve en kötü olanı, Şiiler yada Şia’dır.”

Abdurrezzâk (ö. 211/826)’de, “Musannef”de, bu hadisi, Ma’mer yolun­dan şöyle rivayet etmiştir:

8.  Katâde.[134]

﴿ سَأَلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عليهِ وسلَّمَ عَبْدَ اللهِ بنِْ سَلاَمٍ على كم تَفَرَّقَتِ بَنُو إِسْرَائِيل. فَقَالَ عَلَى وَاحِدَةٍ أَوِ اثْنَتَيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً. قَالَ: وَأُمَّتِي أَيْضًا سَتَفْتَرِقُ مِثْلَهُمْ أَوْ يَزِيدُونَ وَاحِدَةً كُلُّهَا فِي النَّارِ إِلاَّ وَاحِدَةٌ ﴾

“Abdullah b. Selâm (dedi ki:) Hz. Peygamber (s.a.v), bana (hitaben):

‘İsrail oğulları kaç fırkaya bölündü?’ diye sordu. O da:

71 yada 72 fırkaya bölündü’  diye cevap verdi. Hz. Peygamber (s.a.v)’de:

‘Ümmetim de, onlar gibi (71 yada 72) veya bir fırka fazlaya bölüne­cektir. Biri hariç bunların hepsi, Cehennemliktir’ buyurdu.

Görüldüğü üzere, bu hadis, bir çok yoldan çeşitli lafızlarla gelmiştir. Bu hadisin başka (yollarla nakledilen) lafızları daha vardır.

Hâkim (ö. 405/1014), bu hadisi, bir çok yoldan rivayet edip der ki: “(Kesin bilgi ve) hüccet, bu senedlerle kesinleşmiş olmuştur.”

Zeynü’l-Irâkî (ö. 805/1402) (çeşitli lafızlarla bir çok yoldan gelen bu ha­dis hakkında) şöyle der: “Bu hadislerin senedleri, ceyyâd’dır.”

(Münâvî’de) “Feyzu’l-Kadîr”de bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Suyûtî, bu hadisi, mütevatir hadisden saymıştır.”

Fakat bu hadisi, (Suyûtî’nin) “el-Ezhâr” adlı eserinde bulamadım.

(Seffârînî’de) “Şerhu Akîdeti’s-Seffârînî”de konu ilgili olarak şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ümmetinin, 73 fırkaya bölüneceğini, birisinin Cennetlik olduğunu ve 72 fırkanın ise Cehennemlik olduğunu bildirdiği ha­dise gelince, buhadis; müminlerin emiri Hz. Ali, Sa’d b. Ebi Vakkâs, Abdullah ibn Amr, Ebu’d-Derdâ’, Muâviye b. Ebi Süfyân, Abdullah ibn Abbâs, Câbir, Ümâme, Vâsile, Avf b. Mâlik ile Amr ibn Avf el-Müzenî yolundan rivayet edilmiştir.

Bunların hepsi de (hadisin içerisinde yer alan) ﴿ فِي النَّارِ إِلاَّ وَهِيَ الْجَمَاعَةُ وَاحِدَة ﴾ “Biri, Cennetliktir. O da (benim ve sahabilerimin yolundan ayrılma­yan) topluluktur” ibaresini de söylemişlerdir.

Muâviye hadisinde (konuyla ilgili) geçen lafız ise, Hz. Peygamber (s.a.v) üzerine yalan söz söylemeyi yasaklayan hadis göz önünde bulundurul-maksızın, (az önce belirtilen şekilde) değerlendirilmesi gerekmektedir.”

Burada anlatılmak istenilen husus, Ukaylî (ö. 322/934) ile İbn Adiy (ö. 365/975)’in, Enes’ten getirdiği şu hadisi (dışarıda bırakmak için)dir:

﴿ تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى سَبْعِينَ أَوْ إِحْدَى وَسَبْعِينَ فِرْقَةً كُلُّهُمْ فِي الْجَنَّةِ إِلاَّ فِرْقَةٌ وَاحِدَةٌ. قِيلَ: يَا رَسُول اللهِ مَنْ هُمْ؟ قَالَ: الزَّنَادِقَةُ وَهُمْ قَدَرِيَّة ﴾

Ümmetim, 70 ya da 71 fırkaya bölünecektir. Bir fırka hariç bunların hepsi, Cennetliktir.

 ‘Ey Allah’ın Resulü! Bunlar, kimdir?’ diye soruldu. Hz. Peygamber (s.a.v)’de:

 ‘(Onlar,) Zındıklardır. Bunlar, Kaderiyye’dir’ diye cevap verdi.”

Bir rivayete ise, bu hadis şöyle geçmektedir:

﴿ تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى بِضْعٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً كُلُّهَا فِي الْجَنَّةِ إِلاَّ فِرْقَةٌ وَاحِدَةٌ. وَهِيَ الزَّنَادِقَةُ ﴾

“Ümmetim, 70 küsur fırkaya bölünecektir. Bir fırka hariç hepsi, Cen­netliktir.  O (fırka ise), Zındıklar’dır.”

İbnü’l-Cevzî (ö. 597/1200), “Mevzuât” adlı eserinin ‘Sünnet Bö­lümü’nde, bu hadisi getirmiştir.

(Suyûtî’de) “Leâlî”de, İbnü’l-Cevzî’nin, bu hadisin uydurma olduğunu belirten görüşüne katılmıştır.

İbn Teymiyye (ö. 728/1327)’de bu hadisin uydurma olduğu ile ilgili ola­rak şöyle der: “Bu hadisin aslı yoktur; çünkü bu hadis, hadisle uğraşan ilim adamlarının görüş birliğiyle, uydurma ve yalandır.”

Bu konuda daha geniş bilgi için (Seffârînî’nin) “Şerhu Akîdeti’s-Seffârînî” adlı eserine bakabilirsiniz. 


* * *

[124] Fırka kelimesi, sözlükte; parça, grup gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak ise; İslam Ta­rihi’nde belli bir şahıs veya o şahsa uyan topluluğun, siyasi ve kelami gayelerle İslam’ın temel esasları olan Kur’an-ı Kerim’i ve sünneti  anlamada bir yöntem geliştiren düşünce sistemine fırka denir.

     Fırka kelimesinin çoğulu, “Fırak”tır. Fırka kelimesine bazen “Nıhle”de denilir.

     Genel olarak, fıkhi sahadaki topluluklara “mezhep”, siyasi ve kelami sahadaki topluluklara da “fırka” denilir.

     Ümmetin bir dışı dışında hepsinin cehennemlik olduğu, yetmişin üzerinde fırkaya ayrılacağını bildiren hadisin sabit oluşu ve delalet ettiği mana üzerinde çok konuşulmuştur:

1. Burada dikkat edilmesi gereken şey; hadisin, Buhârî ve Müslim’de yer almadığıdır.

2. Hadisin diğer bazı rivayetlerinde “biri hariç hapsi cehennemliktir” ifadesi geçmemektedir. Sa­dece fırkalara ayrılma ve bu fırkaların sayıları sözkonusu edilmiştir. Bu fazlalığın geldiği rivayetle­rin senedleri, zayıf olup ancak bir araya getirildiklerinde kuvvet kazanır. 

3. Geçmiş dönem ve çağımız alimleri, bu hadisi; hem sened itibariyle ve hem de metin ve mana itibariyle eleştirmişlerdir. Çünkü hadis, bu ümmeti, fırka fırka olma ve ihtilaf etme noktasında Yahudi ve Hıristiyanlardan daha kötü bir durumda nitelemektedir. Oysa bu ümmet, insanlara,- şahitler kılınmış ve bütün insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmet olarak nitelenmiştir.

Yalnız hadiste iki büyük problem daha bulunmaktadır:

a. Ümmetin sayı olarak Yahudi ve Hıristiyanlardan daha fazla fırkaya ayrılacağı kesin bir dille ifade edilmiş olması.

b.  Biri hariç hepsinin cehennemlik olacağı yine kesin bir dille belirtilmiş olması.

Bu ifadeler; her fırkanın yalnızca kendisinin “Fırka-i Naciye” (=kurtulan fırka), diğerlerinin ise “helak olan fırka” olduğu iddiasına kapı açmaktadır. Bu durumda ise, ümmetin parçalanması, birbirlerinin ayıp ve kusurlarını ortaya dökmeleri sözkonusu olur. Bu hal, onları toptan zayıflata­cak, düşmanlarını güçlendirecek ve birbirlerine karşı saldırıya tahrik edecektir. Ümmetin birbirini sapıklıkla ve hatta küfürle itham etmesine yol açacağı düşüncesiyle hem selefi ve hem de sufi olan allame İbnü’l-Vezir (ö. 840/1436), genel olarak hadisi ve özel olarak ise bu fazlalığı tenkit etmiştir.

Hadiste geçen “ümmetim” ifadesi; bu fırkaların hepsinin, Hz. Peygamber (s.a.v)’in ümmetinden bir parça olduklarını ve küfür ile şirke düşmeyenler hariç işlemiş oldukları bidatlere rağmen İslam dininden çıkmadıklarını göstermektedir. “Cehennemlik” ifadesiyle; onların, cehennemde kafirler gibi ebedi kalkmayacağını gösterir. Sadece günahkar ve asi müminler gibi cehenneme girecek, daha sonra da oradan çıkacaklardır.        

[125] Suyûtî, Câmiu’s-sağir, H. No: 1223

[126] Ebu Dâvud, Sünnet 1 (4596); Tirmizî, İman 18 (2642); İbn Mâce, Fiten 17 (3991)

[127] Müsned, 2/332; Hâkim, Müstedrek, 1/61/128

[128] Tirmizî, İman 18

[129] Ebu Dâvud, Sünnet 1; Müsned, 4/102

[130] Abd b. Humeyd, Müsned, 1/79 (148)

[131] Hâkim, Müstedrek, 1/61/219 (445); Taberânî, el-Kebir, 17/13 (3), 18/51 (91), 18/70 (129); İbn Ebi Asım, Sünne, 1/25 (45), 1/32 (63)

[132] Müsned, 3/120145

[133] İbn Ebi Asım, Sünne, 2/481 (995)

[134] Abdurrezzak, Musannef, 10/156 (18675)


01 - 02 - 03 - 04 - 05 - 06 - 07 - 08 - 09 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39 - 40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50 - 51 - 52 - 53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62 - 63 - 64 - 65 - 66 - 67 - 68 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74 - 75 - 76 - 77 - 78 - 79 - 80 - 81 - 82 - 83 - 84 - 85 - 86 - 87 - 88 - 89 - 90 - 91 - 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 - 98 - 99 - 100 - 101 - 102 - 103 - 104 - 105 - 106 - 107 - 108 - 109 - 110 - 111 - 112 - 113 - 114 - 115 - 116 - 117 - 118 - 119 - 120 - 121 - 122 - 123 - 124 - 125 - 126 - 127 - 128 - 129 - 130 - 131 - 132 - 133 - 134 - 135 - 136 - 137 - 138 - 139 - 140 - 141 - 142 - 143 - 144 - 145 - 146 - 147 - 148 - 149 - 150 - 151 - 152 - 153 - 154 - 155 - 156 - 157 - 158 - 159 - 160 - 161 - 162 - 163 - 164 - 165 - 166 - 167 - 168 - 169 - 170 - 171 - 172 - 173 - 174 - 175 - 176 - 177 - 178 - 179 - 180 - 181 - 182 - 183 - 184 - 185 - 186 - 187 - 188 - 189 - 190 - 191 - 192 - 193 - 194 - 195 - 196 - 197 - 198 - 199 - 200 - 201 - 202 - 203 - 204 - 205 - 206 - 207 - 208 - 209 - 210 - 211 - 212 - 213 - 214 - 215 - 216 - 217 - 218 - 219 - 220 - 221 - 222 - 223 - 224 - 225 - 226 - 227 - 228 - 229 - 230 - 231 - 232 - 233 - 234 - 235 - 236 - 237 - 238 - 239 - 240 - 241 - 242 - 243 - 244 - 245 - 246 - 247 - 248 - 249 - 250 - 251 - 252 - 253 - 254 - 255 - 256 - 257 - 258 - 259 - 260 - 261 - 262 - 263 - 264 - 265 - 266 - 267 - 268 - 269 - 270 - 271 - 272 - 273 - 274 - 275 - 276 - 277 - 278 - 279 - 280 - 281 - 282 - 283 - 284 - 285 - 286 - 287 - 288 - 289 - 290 - 291 - 292 - 293 - 294 - 295 - 296 - 297 - 298 - 299 - 300 - 301 - 302 - 303 - 304 - 305 - 306 - 307 - 308 - 309 - 310 - 311
H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

 17﴿ اِكْتِفَائه صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ بِمُجَرَّدِ الإقْرَارِ بِالشَّهَادَتَيْنِ وَالتَّصْدِيقِ بِمَضْمُونِهَا مِنْ غَيْرِ أَنْ يَأْمُرَهُمْ بِإِقَامَة دَلِيل عَلَى صِحَّتِحِمَا 

“Hz. Peygamber (s.a.v)’in, (Müslüman olurlarken) müşriklerin, Kelime-i Şahadeti mücerret olarak dille söyleyip sıhhatine dair bir delil getirmeyi emretmeksizin sadece Kelime-i Şahadetin içerdiğini kalple tasdik etmekle yetinmesi” ile ilgili hadisler

Nevevî (ö. 676/1277“Şerhu’l-Müslim”in ‘İman Bölümü’nde ﴿ أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ...  “İnsanlarla… savaşmakla emrolundum” hadisi ile ilgili ba­histe, bu (konuda gelen) hadislerin, mütevatir olduğunu aynen şöyle söyle­mektedir:

“Hz. Peygamber (s.a.v), (Allah’tan) getirdiklerine iman etme hususunda (sadece) tasdikle yetinmiş, bunları delilleriyle bilmeyi şart koşmamıştır. Bu konuda Buhârî ile Müslim’de peyderpey bir çok hadis rivayet olunmuştur. Bu hadislerin bir araya gelmesiyle, ‘tevatür’ ve kesin bilgi oluşmaktadır.”

İbn Hacer el-Heytemî (ö. 973/1051)’de “Şerhu’l-Ubâb”da derki: “Resulullah (s.a.v)’in, müşriklere yaptığı çağrılarda onların sadece şahadet getirmelerini ikrar ve bunun ispatını tasdik etmeyi istemekle yetindiğine dair haberler, manevî tevatürdür.”

(Gazâlî) “İhyâ”da bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Resulullah (s.a.v), imanı; görgüsüz Araplara, delilini öğretmeksizin sadece tasdik ve ikrar ettir­mekle yetinmiştir.”

(Yine Gazâlî) “İktisâd fi’l-İ’tikâd”da bu konuda şunları da ilave etmiş­tir: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, taklidi iman ile kesin delillere dayanan sağlam iman arasında fark gözetmediği, kendisini tasdik etmekte çabuk davranan görgüsüz Arapların imanını tezkiye hususunda takındığı tavırdan zorunlu ola­rak anlaşılmaktadır. Bu görgüsüz Arapların tasdiki, araştırma ve delille olma­yıp belki de doğruya boyun eğmeye ve gerçeği kabul etmeye rehberlik eden, kalplere işlemiş ipucu (karine) ve doğuşlarla olmuştur.”

Arif ‘de “Havâşî alâ şerhi’s-Suğrâ” da, bu hususu belirtmiştir.

Bu konuda daha geniş bilgi için (Zebîdî’nin) “Şerhu’l-İhyâ” adlı eserine bakabilirsiniz; çünkü (Zebîdî) bu eserinde, Buhârî ile Müslim’in “Sa­hîh”lerinde, bu konu ile ilgili Enes, Ebu Eyyûb ile Ebu Hureyre’den gelen bazı hadisleri anmıştır.

(Daha sonra Zebîdî şöyle) der: “Bu konuda gelen hadisler, çok (olup bunlar) meşhurdur.”


* * *



01 - 02 - 03 - 04 - 05 - 06 - 07 - 08 - 09 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39 - 40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50 - 51 - 52 - 53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62 - 63 - 64 - 65 - 66 - 67 - 68 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74 - 75 - 76 - 77 - 78 - 79 - 80 - 81 - 82 - 83 - 84 - 85 - 86 - 87 - 88 - 89 - 90 - 91 - 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 - 98 - 99 - 100 - 101 - 102 - 103 - 104 - 105 - 106 - 107 - 108 - 109 - 110 - 111 - 112 - 113 - 114 - 115 - 116 - 117 - 118 - 119 - 120 - 121 - 122 - 123 - 124 - 125 - 126 - 127 - 128 - 129 - 130 - 131 - 132 - 133 - 134 - 135 - 136 - 137 - 138 - 139 - 140 - 141 - 142 - 143 - 144 - 145 - 146 - 147 - 148 - 149 - 150 - 151 - 152 - 153 - 154 - 155 - 156 - 157 - 158 - 159 - 160 - 161 - 162 - 163 - 164 - 165 - 166 - 167 - 168 - 169 - 170 - 171 - 172 - 173 - 174 - 175 - 176 - 177 - 178 - 179 - 180 - 181 - 182 - 183 - 184 - 185 - 186 - 187 - 188 - 189 - 190 - 191 - 192 - 193 - 194 - 195 - 196 - 197 - 198 - 199 - 200 - 201 - 202 - 203 - 204 - 205 - 206 - 207 - 208 - 209 - 210 - 211 - 212 - 213 - 214 - 215 - 216 - 217 - 218 - 219 - 220 - 221 - 222 - 223 - 224 - 225 - 226 - 227 - 228 - 229 - 230 - 231 - 232 - 233 - 234 - 235 - 236 - 237 - 238 - 239 - 240 - 241 - 242 - 243 - 244 - 245 - 246 - 247 - 248 - 249 - 250 - 251 - 252 - 253 - 254 - 255 - 256 - 257 - 258 - 259 - 260 - 261 - 262 - 263 - 264 - 265 - 266 - 267 - 268 - 269 - 270 - 271 - 272 - 273 - 274 - 275 - 276 - 277 - 278 - 279 - 280 - 281 - 282 - 283 - 284 - 285 - 286 - 287 - 288 - 289 - 290 - 291 - 292 - 293 - 294 - 295 - 296 - 297 - 298 - 299 - 300 - 301 - 302 - 303 - 304 - 305 - 306 - 307 - 308 - 309 - 310 - 311
H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

 16﴿ إِنَّهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى فَوْقَ سَمَاوَاتِهِ عَلَى عَرْشِهِ عَلَى حَسَبِ مَا يليقُ بِكَمَالِهِ مِنْ غَيْرِ حُلُولٍ ولا كَيْفٍ ولا تَمْثِيلٍ ولا تَشْبِيهٍ ولا جِسْمِيَّةٍ ولا اِتِّصَالٍ ولا اِنْفِصَالٍ 

“Cenab-ı Allah’ın keyfiyetsiz, temsilsiz,[121] teşbihsiz,[122] cismiyet-siz, ittisalsiz ve infisalsiz bir şekilde kendi kemaline uygun göklerin üstündeki Arş’ın üzerinde bulunması” ile ilgili hadisler

İbn Teymiyye (ö. 728/1327), bir çok risalesinde, bu (konuda gelen) ha­dislerin, mütevatir olduğunu söylemiştir.

Yine İbn Teymiyye (ö. 728/1327“Akîdetü’l-Vâsitiyye”de bu konu ile ilgili olarak aynen şöyle der:

“Allah’a iman ile ilgili olarak söylediklerimizin içine; gerek Allah’ın kita­bında bildirdiği hususlara, gerek Resulullah (s.a.v)’den tevatüren gelen ha­dislere ve gerekse de Selef imamlarının; Cenab-ı Allah’ın, göklerin üstündeki Arş’ın üzerinde bulunduğu, mahlukatın üzerinde yüce bir yerde bulunduğu, yine O (kulları) nerede olurlarsa olsunlar onlarla birlikte bulunduğu ve onların ne yaptıklarından haberdar olduğuna icma ettiği hususlara iman etmek gir­mektedir.”

Konuyla ilgili ayetlerde ve hadislerde kast edilen husus, bu olabilir.

Yine İbn Teymiyye (ö. 728/1327) “Akîdetü’l-Hameviyyetü’l-Kübrâ”da konuyla ilgili ayetleri, hadisleri ve sahabe ile tabiun’un sözlerini naklettikten sonra şöyle der:

“İşte Allah’ın kitabı başından souna kadar, işte Resulullah (s.a.v)’in sün­neti başından sonuna kadar, işte sahabe ile tabiun’un tüm sözleri; (hep ko­nuyla ilgili) nas’la doludur.[123]

(Bu sözlerin hepsi, baştan sona gerek) zahirleri ve gerekse nasslarla göstermektedir ki; Cenab-ı Allah, her şeyin üstünde, her şeyin üzerinde, Arş’ın üstünde, şöyle yada bu şekilde göğün üstündedir…

Daha bunlar gibi, saymakta bile güçlük çekebileceğimiz nice ayet vardır. Yine burada sayması çok zor olan nice (sahih ve hasen) hadisler vardır…

Bunların sayısını ancak Allah bilir. Zaruri ilimlerin en zarurisi olarak yakinî bir bilgi ifade eden ‘lafzî ve manevî mütevatirlerin’ başta geleni; Al­lah’tan aldığı dini, ümmetine bildiren Resulullah (s.a.v)’in, Cenab-ı Allah’ın Arş’ın üzerine istiva ettiğini ve göğün üzerinde olduğu inancını haber verme­sidir.”

Kast edilen husus, bu da olabilir. 

* * *

[121] Temsîl, her bakımdan benzerinin olduğunu söyleyerek bir şeyin mislinin olduğunu kabul etmek­tir.

[122] Bir şeye bazı yönleriyle benzeyen bir başka şeyin varlığını kabul etmek demektir.

[123] Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Meğazi 61, Tevhid 55; Müslim, Mesacid 33, Zekat 65144, Tevbe 14-16, Kader 17, Cennet 353738; Tirmizî, Da’vat 104, Kader 7; Ebu Dâvud, Salat 167, Menasik 56, Sünnet 18; İbn Mâce, Mukaddime 13, Zühd 31; Müsned, 1/2062/3644/21140


01 - 02 - 03 - 04 - 05 - 06 - 07 - 08 - 09 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39 - 40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50 - 51 - 52 - 53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62 - 63 - 64 - 65 - 66 - 67 - 68 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74 - 75 - 76 - 77 - 78 - 79 - 80 - 81 - 82 - 83 - 84 - 85 - 86 - 87 - 88 - 89 - 90 - 91 - 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 - 98 - 99 - 100 - 101 - 102 - 103 - 104 - 105 - 106 - 107 - 108 - 109 - 110 - 111 - 112 - 113 - 114 - 115 - 116 - 117 - 118 - 119 - 120 - 121 - 122 - 123 - 124 - 125 - 126 - 127 - 128 - 129 - 130 - 131 - 132 - 133 - 134 - 135 - 136 - 137 - 138 - 139 - 140 - 141 - 142 - 143 - 144 - 145 - 146 - 147 - 148 - 149 - 150 - 151 - 152 - 153 - 154 - 155 - 156 - 157 - 158 - 159 - 160 - 161 - 162 - 163 - 164 - 165 - 166 - 167 - 168 - 169 - 170 - 171 - 172 - 173 - 174 - 175 - 176 - 177 - 178 - 179 - 180 - 181 - 182 - 183 - 184 - 185 - 186 - 187 - 188 - 189 - 190 - 191 - 192 - 193 - 194 - 195 - 196 - 197 - 198 - 199 - 200 - 201 - 202 - 203 - 204 - 205 - 206 - 207 - 208 - 209 - 210 - 211 - 212 - 213 - 214 - 215 - 216 - 217 - 218 - 219 - 220 - 221 - 222 - 223 - 224 - 225 - 226 - 227 - 228 - 229 - 230 - 231 - 232 - 233 - 234 - 235 - 236 - 237 - 238 - 239 - 240 - 241 - 242 - 243 - 244 - 245 - 246 - 247 - 248 - 249 - 250 - 251 - 252 - 253 - 254 - 255 - 256 - 257 - 258 - 259 - 260 - 261 - 262 - 263 - 264 - 265 - 266 - 267 - 268 - 269 - 270 - 271 - 272 - 273 - 274 - 275 - 276 - 277 - 278 - 279 - 280 - 281 - 282 - 283 - 284 - 285 - 286 - 287 - 288 - 289 - 290 - 291 - 292 - 293 - 294 - 295 - 296 - 297 - 298 - 299 - 300 - 301 - 302 - 303 - 304 - 305 - 306 - 307 - 308 - 309 - 310 - 311
H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget