Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

 20﴿ إِنَّ الإِسْلاَمَ بَدَأَ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ غَرِيبًا كَمَا بَدَأَ فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ 

“İslam (eşine rastlanmadık bir şekilde) garib[139] olarak başlamış­tır. Yine ilk başladığı gibi garib olarak (eski) haline döne­cektir. Gariblere müjdeler olsun!”

Suyûtî (ö. 911/1505“Câmi’”de,[140] bu hadisi, bu lafızla şu yollardan ge­tirmiştir:

1.      Ebu Hureyre[141]

2.      Abdullah ibn Mes’ud[142]

3.      Enes[143]

4.      Selmân el-Fârisî

5.      Sehl b. Sa’d[144]

6.      Abdullah ibn Abbâs[145]

Münâvî (ö. 1031/1622), bunlara, “ve daha bir çokları” sözünü ilave etmiştir.

Sehâvî (ö. 902/1496)’de “Mekâsıd”da bu hadisi, şu lafızla nakletmiştir:

﴿ بَدَأَ الإِسْلاَمُ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ ﴾

“İslam, garib olarak başlamıştır ve….. dönecektir”

Müslim (ö. 261/875) ise “Sahîh” adlı eserinde, bu hadisi, Yezîd b. Keysân’dan, o da Ebu Hâzim’den, o da Ebu Hureyre’den merfu’ olarak bu lafızla rivayet etmiştir.

Yine Müslim, bu hadisi, (şu lafızla) Asım b. Muhammed el-Umerî’den, o da babasından, o da

7.  Abdullah ibn Ömer’den[146] merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir:

﴿ إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ غَرِيبًا كَمَا بَدَأَ وَهُوَ يَأْرِزُ بَيْنَ الْمَسْجِدَيْنِ كَمَا تَأْرِزُ الْحَيَّةُ فِي جُحْرِهَا ﴾

“İslam, garib olarak başlamıştır. Yine ilk başladığı gibi, garib olarak (eski haline) dönecektir. İslam, yılanın, deliğine çekildiği gibi iki mesci­din[147] arasına çekilecektir”[148]

Ayrıca bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:

8.  Câbir

9.     Sa’d b. Ebi Vakkâs,[149] Sehl ibn Sa’d, Selmân el-Fârisî ile Abdullah ibn Abbâs

10.     Abdullah ibn Amr[150] ile Abdullah ibn Mes’ud

11.      Abdurrahman b. Seneh[151]

12.     Hz. Ali

13.     Amr b. Avf

14.     Vâsile

15.     Ebu Ümâme

16.     Ebu’d-Derdâ’

17.     Ebu Saîd el-Hudrî

18.     Ebu Musa ve daha bir çokları

Beyhakî (ö. 458/1066)’de “Şuab”da, bu hadisi, şu yoldan (şu lafızla) getirmiştir:

19.  Şüreyh ibn Ubeyd (mürsel olarak)

 ﴿ أَنَّ الإِسْلاَمَ بَدَأَ غَرِيباً وَسَيَعُودُ غَرِيباً فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ إِلاَّ أَنَّهُ لاَ غُرْبَة عَلَى مُؤْمِنٍ مَنْ مَاتَ فِي أَرْضِ غُرْبَةٍ غَابَتْ عَنْهُ بَوَاكيهِ إِلاَّ بَكَتْ عَلَيْهِ السَّمَاء والأرض ﴾

“İslam, garib olarak başlamıştır. Yine garib olarak (eski haline) dö­necektir. Gariblere müjdeler olsun! Yaşadığı toprak parçası üzerinden ölen mümin kimseye ‘garib’ dir denmez. Gariblik, yaşadığı toprak parça­sından uzakta yaşayan kimse için geçerlidir. Gök ve yer, (işte bu şekilde ölen) bu kimse için yas tutar.” (Sehâvî’nin sözü burada bitmektedir.)

Suyûtî (ö. 911/1505), “Şerhu’t-Takrîb”de, bu hadisi, mütevatir hadisler içerisinde saymıştır. Fakat bu hadisi, (Suyûtî’nin) “el-Ezhâr” adlı eserinde göremedim.

Bu konuda daha geniş bilgi için Suyûtî (ö. 911/1505)’nin “Cem’u’l-Cevâmi’” adlı eseri ile (Zebîdî’nin) “Şerhu’l-İhyâ’” adlı kitabının ‘İlim Bö­lümü’nün üçüncü babına bakabilirsiniz. 


* * *

[139] “Garip”, yabancı yerde bulunan kimseye denir. Hadis, müminin; hangi şartlarda olursa olsun gelecek hakkında karamsar ve kötümser olmaması gerektiğini belirtmektedir. Öyleyse hadisi; “İslam, tarihte eşine rastlanmayan fevkalade hızlı bir yükselmeyle başladı. Ahir zamanda da tek­rar böyle bir yükselmeye mahzar olacak” şeklinde anlamak, o mutlu günleri hazırlayan “garipler olma” emel ve gayretine girmek daha uygundur.

     Şu halde Resulullah (s.a.v), İslam dışı adetleri hayattan çıkararak asli hüviyetiyle İslam’ı hayata tatbik edecek olan garipleri müjdelemekte, ümmete de böyle bir istikbali müjdelemektedir.

     Hadisin bazı lafızlarında karamsarlık belirten ifadeler varsa bile, müjdeli hali anlatan şu hadis, garipleri şöyle anlatmaktadır:

      “Garipler, benden sonra insanların ifsat edip bozdukları sünnetimi düzeltecek olan kimselerdir” (Tirmizî, İman 13

[140] Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, 1/20, H. No: 1951,

[141] Müslim, İman 232 (145); Tirmizî, İman 13 (2631); İbn Mâce, Fiten 15

[142] Müsned, 1/398

[143] Taberânî, el-Kebir

[144] Taberânî, el-Kebir, 6/164; Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, 7/278

[145] Müsned, 4/73

[146] Müslim, İmân Müslim, İman 232 (146)

[147] İki mescid ile kast edilen, Mekke’de bulunan Mescidi Haram ile Medine’de bulunan Mescidi Nebevî’dir.

[148] Müslim, İmân 232 (146)

[149] Müsned, 1/184; Heysemî, a.g.e., 7/277

[150] Müsned, 2/177222

[151] Müsned, 4/73


01 - 02 - 03 - 04 - 05 - 06 - 07 - 08 - 09 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39 - 40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50 - 51 - 52 - 53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62 - 63 - 64 - 65 - 66 - 67 - 68 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74 - 75 - 76 - 77 - 78 - 79 - 80 - 81 - 82 - 83 - 84 - 85 - 86 - 87 - 88 - 89 - 90 - 91 - 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 - 98 - 99 - 100 - 101 - 102 - 103 - 104 - 105 - 106 - 107 - 108 - 109 - 110 - 111 - 112 - 113 - 114 - 115 - 116 - 117 - 118 - 119 - 120 - 121 - 122 - 123 - 124 - 125 - 126 - 127 - 128 - 129 - 130 - 131 - 132 - 133 - 134 - 135 - 136 - 137 - 138 - 139 - 140 - 141 - 142 - 143 - 144 - 145 - 146 - 147 - 148 - 149 - 150 - 151 - 152 - 153 - 154 - 155 - 156 - 157 - 158 - 159 - 160 - 161 - 162 - 163 - 164 - 165 - 166 - 167 - 168 - 169 - 170 - 171 - 172 - 173 - 174 - 175 - 176 - 177 - 178 - 179 - 180 - 181 - 182 - 183 - 184 - 185 - 186 - 187 - 188 - 189 - 190 - 191 - 192 - 193 - 194 - 195 - 196 - 197 - 198 - 199 - 200 - 201 - 202 - 203 - 204 - 205 - 206 - 207 - 208 - 209 - 210 - 211 - 212 - 213 - 214 - 215 - 216 - 217 - 218 - 219 - 220 - 221 - 222 - 223 - 224 - 225 - 226 - 227 - 228 - 229 - 230 - 231 - 232 - 233 - 234 - 235 - 236 - 237 - 238 - 239 - 240 - 241 - 242 - 243 - 244 - 245 - 246 - 247 - 248 - 249 - 250 - 251 - 252 - 253 - 254 - 255 - 256 - 257 - 258 - 259 - 260 - 261 - 262 - 263 - 264 - 265 - 266 - 267 - 268 - 269 - 270 - 271 - 272 - 273 - 274 - 275 - 276 - 277 - 278 - 279 - 280 - 281 - 282 - 283 - 284 - 285 - 286 - 287 - 288 - 289 - 290 - 291 - 292 - 293 - 294 - 295 - 296 - 297 - 298 - 299 - 300 - 301 - 302 - 303 - 304 - 305 - 306 - 307 - 308 - 309 - 310 - 311
H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

 19﴿ ذَمّ الْخَوَارِجِ وَالْأَمْر بِقِتَالِهِمْ 

“Haricileri[135] kötüleme ve onlarla savaşmayı emretme”[136] ile il­gili hadisler

Şeyhülislam İbn Teymiyye (ö. 728/1327“Nasîhatu’l-Kübrâ” adlı ese­rinde konu ile ilgili olarak olarak aynen şöyle der: “Haricileri kötüleme ve onlarla savaşmayı emreden hadisler, sahih ve bir çok hadis kitaplarında merfu’ olarak şu yollardan gelmiştir:

1.        Müminlerin Hz. Ali                               

2.        Ebu Saîd el-Hudrî                             

3.        Sehl b. Huneyf                                               

4.        Ebu Zerr el-Gıfârî

5.        Sa’d b. Eb. Vakkâs

6.      Abdullah ibn Ömer

7.      Abdullah ibn Mes’ud ve daha bir çokları

Hz. Peygamber (s.a.v), Haricileri şöyle anlatmaktadır:

﴿ يَحْقِرُ أَحَدُكُمْ صَلاَتَهُ مَعَ صَلاَتِهِمْ وَصِيَامِهِ مَعَ صِيَامِهِمْ وَقِرَاءَتِهِ مَعَ قِرَاءَتِهِمْ يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ لاَ يُجَاوِزُ حَنَاجِرَهُمْ يَمْرُقُونَ مِنَ الإِسْلاَمِ كَمَا يَمْرُقُ السَّهْمُ مِنَ الرَّمِيَّةِ أَيْنَمَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاقْتُلُوهُمْ - أَوْ قَالَ- فَقَاتِلُوهُمْ فَإِنَّ فِي قَتْلِهِمْ أَجْراً عِنْدَ اللّهِ لِمَنْ قَتَلَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لَئِنْ أَدْرَكْتَهُمْ لَاَقْتُلَنَّهُمْ قَتْلُ عَادٍ ﴾

“Sizin içinizden bir topluluk çıkar ki, onlar, sizden birisinin kıldığı namazı, kendilerinin kıldığı namaz; tuttuğunuz orucu, kendilerinin tuttuğu oruc ve okuduğunuz kıratı, kendi okudukları kıraat karşısında küçümser­ler. Onlar, Kur’an-ı okurlar, fakat okudukları Kur’an, boğazlarını geçmez. Onlar, okun yaydan çıkması gibi İslam’dan çıkarlar. Onlarla nerede karşı­laşırsanız, hemen onları öldürün. -yada şöyle buyurdu:- Onlarla savaşın; çünkü onları öldüren kimseye Kıyamet gününde Allah’ın vereceği bir ücret vardır. Eğer onlara yetişecek olursam, (Vallahi) Âd kavminin öldürülmesi gibi[137] onları öldürürüm.”[138] (İbn Teymiyye’nin sözü burada bitmektedir.)

(Yine İbn Teymiyye) “Risâletü’l-Furkân” adlı eserinde konu ile ilgili ola­rak aynen şöyle der: “Haricileri kötüleme ve onlarla savaşmayı emretme hu­susunda gerçekten pek çok hadis vardır. Hadis otoriterlerine göre, bu hadis­ler; (Kıyamet günü) Allah’ın görülmesi, Kabir azabı ile fitnesi, Şefaat ve Havz ile ilgili hadisler gibi mütevatirdir.”


* * *


[135] Hariciler, Hz. Osman’ın şehid edilmesiyle başlayan iç karışıklıkların sonunda ortaya çıkan bir fitne grubunun adıdır. Bunlar, Sıffîn savaşından sonra Hz. Ali ile Muâviye arasındaki ihtilafın, iki hakem tarafından Kur’an’a göre çözümlenmesi şeklinde bir karara varılınca, b ukararı, “Kur’an’a” uygun bulmamışlardır. Hz. Ali fiilen halife seçilince, onların üzerine giderek onlarla savaşmıştır. Hz. Ali’ye karşı siyasî bir eylem olarak ilk toplandıkları yerin adı, “Harûra” olduğu için bunlara “Harûrîler” de denmiştir.

     Hariciler, “büyük günah işleyen kimse kafir olur” diye ortaya attıkları bir prensible hareket ettik­leri için zamanla Kelamî,- Siyasî bir fırka mahiyetini kazanmışlardır.

      Hariciler, değişik kollara ayrılmıştır. Zamanımıza kadar varlığını sürdüren kolu, İbadiye’dir. Bugün Tunus, Cezayir ve Umman’da bunlara rastlanmaktadır. Zengibar’ın resmi mezhebinin “İbadiye” olduğu bilinmektedir.

[136] Konu ile ilgili hadislerde, “Hariciler” kelimesi bazen geçmekte ve bazen de geçmemektedir. Esasen bu tür hadislerde, sonradan ortaya çıkması muhtemel bir takım  kimseler ve bu kimsele­rin özellikleri sayılmaktadır. Bazı İslam alimleri, bu özellikleri göz önünde bulundurarak, bu kim­selerin, Hariciler olduğunu sanmışlardır.

     Harici, kelime anlamıyla, “çıkan” anlamına gelmektedir. Hariciler de, çıkanlar anlamına gelmekte­dir. İşte Hz. Peygamber (s.a.v), burada bir durum tespiti yaparak, Müslüman gibi görü­nüp de gerçekte ise okun yaydan çıkması gibi İslam Dininden çıkan kimseleri anlatmaktadır. Bunların, Hariciler olabileceği gibi, bu özelliklere sahip  ve Müslüman gözüken her topluluk ola­bilir. İslam Tarihinde ortaya çıkan Hariciler ile ilgili olarak, onların, İslam dininden çıkıp kafir ol­duklarını söylemek, çok zor bir olay. O zamana kadar sahabe arasında bir takım farklılıklar ol­masına rağmen, onlar, düşünce ve eylem anlamında yeni bir Kelamî-Siyasî bir ekol ve fırka ola­rak ortaya çıktıkları için onlara “Hariciler” denmiştir. Yoksa “ayrılanlar” anlamına gelen Mu’tezile Mezhebi için onlara mensup kimselerin direkt olarak kafir oldukları ileri sürülmemiştir. Bu durum, Kelamî, Siyasî, Tasavvufî vb. bir yapıya sahip her Müslüman topluluk için geçerlidir. Ama bazen bu topluluklar içerisinde yer alan bazı kimseler, ileri sürdükleri fikirler gereği tekfir edildikleri olmuşsa da, bu toplulukların, tümden kafir olduklarını ileri sürmek ve bunların ebedi olarak Cehennemde yanacaklarını söylemek, yakışık almaz.  

[137] Âd kavmi, küfür ve isyanda kalmayı sürdürünce, Allah, onların üzerine, her şeyi tozu dumana katan bir rüzgar göndermek suretiyle onları helak etmiştir. Bununla ilgili olarak b.k.z: Hûd: 11/53-55; Ahkâf: 46/24-25; Zâriyât: 51/41-42

[138] Buhârî, Fezâilu’l-Kur’an 36, Menâkıb 25, İstitâbe 6; Müslim, İman 154 (1066); Ebu Dâvud, Sünnet 31 (4767); Nesâî, Tahrîmu’d-Dem 26


01 - 02 - 03 - 04 - 05 - 06 - 07 - 08 - 09 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39 - 40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50 - 51 - 52 - 53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62 - 63 - 64 - 65 - 66 - 67 - 68 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74 - 75 - 76 - 77 - 78 - 79 - 80 - 81 - 82 - 83 - 84 - 85 - 86 - 87 - 88 - 89 - 90 - 91 - 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 - 98 - 99 - 100 - 101 - 102 - 103 - 104 - 105 - 106 - 107 - 108 - 109 - 110 - 111 - 112 - 113 - 114 - 115 - 116 - 117 - 118 - 119 - 120 - 121 - 122 - 123 - 124 - 125 - 126 - 127 - 128 - 129 - 130 - 131 - 132 - 133 - 134 - 135 - 136 - 137 - 138 - 139 - 140 - 141 - 142 - 143 - 144 - 145 - 146 - 147 - 148 - 149 - 150 - 151 - 152 - 153 - 154 - 155 - 156 - 157 - 158 - 159 - 160 - 161 - 162 - 163 - 164 - 165 - 166 - 167 - 168 - 169 - 170 - 171 - 172 - 173 - 174 - 175 - 176 - 177 - 178 - 179 - 180 - 181 - 182 - 183 - 184 - 185 - 186 - 187 - 188 - 189 - 190 - 191 - 192 - 193 - 194 - 195 - 196 - 197 - 198 - 199 - 200 - 201 - 202 - 203 - 204 - 205 - 206 - 207 - 208 - 209 - 210 - 211 - 212 - 213 - 214 - 215 - 216 - 217 - 218 - 219 - 220 - 221 - 222 - 223 - 224 - 225 - 226 - 227 - 228 - 229 - 230 - 231 - 232 - 233 - 234 - 235 - 236 - 237 - 238 - 239 - 240 - 241 - 242 - 243 - 244 - 245 - 246 - 247 - 248 - 249 - 250 - 251 - 252 - 253 - 254 - 255 - 256 - 257 - 258 - 259 - 260 - 261 - 262 - 263 - 264 - 265 - 266 - 267 - 268 - 269 - 270 - 271 - 272 - 273 - 274 - 275 - 276 - 277 - 278 - 279 - 280 - 281 - 282 - 283 - 284 - 285 - 286 - 287 - 288 - 289 - 290 - 291 - 292 - 293 - 294 - 295 - 296 - 297 - 298 - 299 - 300 - 301 - 302 - 303 - 304 - 305 - 306 - 307 - 308 - 309 - 310 - 311
H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget