Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

195﴿ أَوَّل مَا خَلَقَ اللّهُ 

“Allah’ın yarattığı ilk şey”[1] hakkında gelen hadisler

  Emîr, Lakkânî (ö. 1041/1631)’nin “Cevhere” adlı kitabına yazdığı haşiyenin[2] ‘Vücud Bahsi’nde “Allah’ın yarattığı ilk şey” hakkında gelen hadislerin, mütevatir olduğunu belirtmiştir.

(Derim ki:) Bazı hadislerde, Allah’ın yarattığı ilk şey;

1.      Muhammedî Nûr’dur.[3]

Bazı hadislerde ise;

2.   Arş’tır.[4]

Bazı hadislerde ise;

3.   Kamış (=Saz)’dır.[5]

Allah’ın yarattığı ilk şeyin;

4.   Kalem[6] olduğu ile ilgili hadis ise sahihtir.

Bir çok hadiste ise Allah’ın yarattığı ilk şey ise;

5.   Levh-i Mahfûz’dur.[7]

Çeşitli senedlerle şu da gelmiştir:

6.   Su[8]

Allah, bundan önce hiçbir şey yaratmamıştır.

Bazı haberlerde ise, yaratılanların ilki;

7.   Rûh’tur.

Bazı haberlerde ise;

8.   Akıl’dır.[9]                   

Fakat hadis imamlarının, Akıl Hadisi[10] hakkında bazı sözleri vardır. Bazıları, akıl ile ilgili hadisin uydurma olduğunu, bazıları ise sadece zayıf[11] olduğunu söylemişlerdir.

Bu konuda gelen bu çelişik rivayetlere şöyle cevap verilmiştir: Muhammedî Nûr’un ilk olarak, yaratılması doğrudur. Diğer bir çoğunun ilk olarak yaratılması ise, nisbî izafî’dir. Bunların her biri, kendi cinsinden önce; akıl, latif cisimlerden önce yaratılmıştır. Kamış (=saz) ise, bitkilerden yaratılan ilk şeydir.

Yine de doğruyu en iyi bilen Allah’tır.


* * *

[1]      Allah’ın yarattığı ilk şeyin ne olduğu meselesi, bu konuda gelen rivayetlerin farklı olmasından ötürü çeşitli görüşlerin ortaya atılamsına neden olmuştur.

[2]      İbrahim el-Lakkânî, “Cevheretü’t-Tevhid” üzerine kendi yaptığı çalışmalardan sonra yapılan ilk çalışma, oğlu Abdüsselam’a aittir. Abdüsselam, önce babasının “Umdetu’l-Mürîd”e yaptığı bazı talikleri yeniden tertip ederek “İrşâdu’l-Mürîd” adlı şerhi hazırlamış, sonra da bunu genişleterek “İthâfu’l-Mürîd” adını verdiği yeni bir şerh meydana getirmiştir.

        Şeyh Muhammed el-Emîr ise, “İthâfu’l-Mürîd”e, “Haşiye alâ İthâfi’l-Mürîd” (Bulak 1982, Kahire 1309) adında bir haşiye yazmıştır. Bu, “Cevheretü’t-Tevhid” üzerine yazılan en ünlü haşiyedir. 

[3]      Bu rivayet için b.k.z: Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, H. No: 827

Muhammedî Nûr, Hakikat-i Muhammediye olarak da bilinir. Bu kavramı, genellikle tasavvufçular kullanır.

        Hakikat-i Muhammediye inancına göre; Hz. Muhammed (s.a.v), taayyunların ilkidir ve Hz. İsa’nın üstünde baba Allah’tan başka bir şey bulunmadığı gibi, Muhammed’in üstünde de zatı ebediyetten başka bir şey yoktur. Kısacası,; Allah, her şeyi, Muhammed’in nurundan ve isminden yaratmıştır.

                Muhammedî Nûr inancı, tasavvufa, Şia’dan ve Hıristiyan kültüründen girmiştir. Bu inanç, hurafe ve saçmalıktan başka bir şey değildir.

                Felsefeciler göre ise; Muhammedî Nûr, başlangıçtan kıyamete kadar olacak şeylerin projesini yazan ilk unsur yada ilk akıl (=aklı evvel)dır.

[4]      Buhârî, Bed’ü’l-Halk 1, Tevhid 21, Cihad 4; Tirmizî, Tefsiru Sure-i En’âm 5868, Sıfatu’l-Cennet 4, Menakib (3946)

        Kur’an’da ve hadislerde “arş” ile ilgili çeşitli tasvirler ve ifadeler yer almaktadır. Arş ile ilgili bu tür bilgiler, İslam mezhepleri ve alimleri arasında arş ile ilgili çeşitli görüşlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla da sahabe ve tabiundan beri inanılagelen şekliyle arşın mevcudiyetini kabul etmek gerekmektedir.

[5]      B.k.z: Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, H. No: 824

[6]      Ebu Dâvud, Sünnet 16; Tirmizî, Kader 17, Tefsiru Sure-i Kalem; Müsned: 5/317; Hâkim, Müstedrek, 2/498; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 3/9204

        Allah’ın, kalemler içinde yemin ettiği kalem (Kalem: 68/1), yüce Allah’ın yarattığı ve kendisine, kıyamete kadar olacakları yazmasını emrettiği “yaratılış kalemi”, “ilk kalem”, işaret yoluyla “insan kalemi” anlamına da gelmektedir.

[7]      “Levh-i Mahfuz”, Arapça’da, korunmuş levha demektir. Bu kelime, Kur’an’da yalnız bir ayette geçer. Bu ayette, Kur’an’ın, “Levh-i Mahfuz’da bulunduğu bildirilir (Buruc: 88/22). Yalnız hiçbir tanım getirilmez. Buna karşılık bir çok ayette nitelikleri belirtilerek tanımlanır. Buna göre Levh-i Mahfuz; içinde hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı (En’âm: 6/59), olacak şeylere ait bilgileri saklayan (Kâf: 50/4), yeryüzüne ve insanlara gelecek tüm belaların yazılı bulunduğu (Hadîd: 57/22), gökte ve yerdeki tüm gizliliklerin açıkça tespit edildiği (Neml: 27/75), her şeyin tespit edildiği (Yâsîn: 36/12), temiz yaratılan meleklerden başka kimsenin dokunamayacağı apaçık, korunmuş, koruyan, saklanmış ve ana kitap’tır.

[8]      Tirmizî, Cennet 2

[9]      Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, H. No: 823.

[10]     İbn Kayyim “Menâr”da ve onun takipçisi olan Elbânî’de “Silsiletü’s-Sahîh”te der ki: "Akıl hakkında gelen hadislerin hiçbirisi sahih değildir." (Arap yayıncısı)

[11]     Bu, yazarın, sufilere katılarak söylediği bir sözdür. Çünkü Ehl-i Sünnete göre; akıl ile ilgili hadisler sahih olmayıp kalem ile ilgili hadisler sahihtir. (Arap yayıncısı)


01 - 02 - 03 - 04 - 05 - 06 - 07 - 08 - 09 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39 - 40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50 - 51 - 52 - 53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62 - 63 - 64 - 65 - 66 - 67 - 68 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74 - 75 - 76 - 77 - 78 - 79 - 80 - 81 - 82 - 83 - 84 - 85 - 86 - 87 - 88 - 89 - 90 - 91 - 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 - 98 - 99 - 100 - 101 - 102 - 103 - 104 - 105 - 106 - 107 - 108 - 109 - 110 - 111 - 112 - 113 - 114 - 115 - 116 - 117 - 118 - 119 - 120 - 121 - 122 - 123 - 124 - 125 - 126 - 127 - 128 - 129 - 130 - 131 - 132 - 133 - 134 - 135 - 136 - 137 - 138 - 139 - 140 - 141 - 142 - 143 - 144 - 145 - 146 - 147 - 148 - 149 - 150 - 151 - 152 - 153 - 154 - 155 - 156 - 157 - 158 - 159 - 160 - 161 - 162 - 163 - 164 - 165 - 166 - 167 - 168 - 169 - 170 - 171 - 172 - 173 - 174 - 175 - 176 - 177 - 178 - 179 - 180 - 181 - 182 - 183 - 184 - 185 - 186 - 187 - 188 - 189 - 190 - 191 - 192 - 193 - 194 - 195 - 196 - 197 - 198 - 199 - 200 - 201 - 202 - 203 - 204 - 205 - 206 - 207 - 208 - 209 - 210 - 211 - 212 - 213 - 214 - 215 - 216 - 217 - 218 - 219 - 220 - 221 - 222 - 223 - 224 - 225 - 226 - 227 - 228 - 229 - 230 - 231 - 232 - 233 - 234 - 235 - 236 - 237 - 238 - 239 - 240 - 241 - 242 - 243 - 244 - 245 - 246 - 247 - 248 - 249 - 250 - 251 - 252 - 253 - 254 - 255 - 256 - 257 - 258 - 259 - 260 - 261 - 262 - 263 - 264 - 265 - 266 - 267 - 268 - 269 - 270 - 271 - 272 - 273 - 274 - 275 - 276 - 277 - 278 - 279 - 280 - 281 - 282 - 283 - 284 - 285 - 286 - 287 - 288 - 289 - 290 - 291 - 292 - 293 - 294 - 295 - 296 - 297 - 298 - 299 - 300 - 301 - 302 - 303 - 304 - 305 - 306 - 307 - 308 - 309 - 310 - 311
H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

194﴿ مَنْ حَلَفَ عَلَى يَمِينٍ صَبْرٍ يَقْتَطِعُ بِهَا مَالَ امْرِئٍ مُسْلِمٍ وَهُوَ فِيهَا فَاجِرٌ لَقِيَ اللّهَ وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ 

“Kim Müslüman bir kimsenin malını koparmak için -yemininde günahkar olduğu halde (yalan yere)- güzel bir şekilde yemin ederse, (Kıyamet günü) Allah’ın gazabına uğrayarak Allah’a kavuşur”[11]

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.     Eş’as b. Kays                                              

2.     Abdullah ibn Mes’ud                         

3.     Ma’kil b. Yesâr                                

4.     Vâil b. Hucr                                     

5.     İmrân b. Husayn                               

6.     Ebu Musa el-Eş’arî   

7.     Adiy b. Umeyre el-Kindî

8.     Urs b. Umeyre          

9.     Ebu Ümâme el-Hârisî

10.     Câbir b. Âtik     

11.     Hâris ibnu’l-Bersâ’ el-Leysî ve daha bir çokları

Bağavî (ö. 516/1122) der ki: “Hâris ibnu’l-Bersâ’, sadece iki hadis rivayet etmiştir. Birisi bu hadis, diğeri ise ﴿ لا تغزى مكة ﴾ “(Bugünden sonra Kıyamete kadar) Mekke’ye karşı savaş açılmayacaktır” hadisidir.”

  Yine de doğruyu en iyi bilen Allah’tır.

* * *

[11]     Yemin-i Gamus: Kişinin yalan kastederek yalan yere Allah adına yemin etmeye denir.

        Üzerine yemin edilen şeyin, içinde bulunulan zamandan önce işlenmiş bir fiil olması şart değildir. Ama bazen öyle de olabilir. Örneğin, bir kimsenin, bir başka kimseyi dövdüğü halde “Vallahi, onu dövmedim” diyerek ettiği yemin, Gamus yeminidir.

        Gamus yemini, Allah adına yemin etmekten başka durumlarda düşünülemez. Çünkü bu yeminin, keffareti yoktur. Yemin eden kişi, günahkar olduğu için tevbe etmesi gerekir. Zira burada hem Allah’ın adı hiçe sayılmakla ve hem de bir kimsenin malı haksız yere gasbedilmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle de yemin sahibi, Allah’ın gazabıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bundan kurtulmak için ilk önce tevbe etmeli, sonra da kimin malını gasbettiyse o malı geri sahibibne vermelidir.

        Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Müsâkât 4, Eymân 1417; Müslim, İman 218-219220 (138), Eymân 7 (1649); Ebu Dâvud, Eymân 1 (3243), 2 (3246), 17 (3276); Tirmizî, İman 220 (138), Büyu 42 (1269); Nesâî, Kaza 29, Eymân 15; İbn Mâce, Ahkam 7 (2322), 8 (2323), 11; Muvatta, Akdiye 11; Hâkim, Müstedrek, 4/2944/441; Müsned: 4/441; Taberânî, el-Kebir


01 - 02 - 03 - 04 - 05 - 06 - 07 - 08 - 09 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39 - 40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50 - 51 - 52 - 53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62 - 63 - 64 - 65 - 66 - 67 - 68 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74 - 75 - 76 - 77 - 78 - 79 - 80 - 81 - 82 - 83 - 84 - 85 - 86 - 87 - 88 - 89 - 90 - 91 - 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 - 98 - 99 - 100 - 101 - 102 - 103 - 104 - 105 - 106 - 107 - 108 - 109 - 110 - 111 - 112 - 113 - 114 - 115 - 116 - 117 - 118 - 119 - 120 - 121 - 122 - 123 - 124 - 125 - 126 - 127 - 128 - 129 - 130 - 131 - 132 - 133 - 134 - 135 - 136 - 137 - 138 - 139 - 140 - 141 - 142 - 143 - 144 - 145 - 146 - 147 - 148 - 149 - 150 - 151 - 152 - 153 - 154 - 155 - 156 - 157 - 158 - 159 - 160 - 161 - 162 - 163 - 164 - 165 - 166 - 167 - 168 - 169 - 170 - 171 - 172 - 173 - 174 - 175 - 176 - 177 - 178 - 179 - 180 - 181 - 182 - 183 - 184 - 185 - 186 - 187 - 188 - 189 - 190 - 191 - 192 - 193 - 194 - 195 - 196 - 197 - 198 - 199 - 200 - 201 - 202 - 203 - 204 - 205 - 206 - 207 - 208 - 209 - 210 - 211 - 212 - 213 - 214 - 215 - 216 - 217 - 218 - 219 - 220 - 221 - 222 - 223 - 224 - 225 - 226 - 227 - 228 - 229 - 230 - 231 - 232 - 233 - 234 - 235 - 236 - 237 - 238 - 239 - 240 - 241 - 242 - 243 - 244 - 245 - 246 - 247 - 248 - 249 - 250 - 251 - 252 - 253 - 254 - 255 - 256 - 257 - 258 - 259 - 260 - 261 - 262 - 263 - 264 - 265 - 266 - 267 - 268 - 269 - 270 - 271 - 272 - 273 - 274 - 275 - 276 - 277 - 278 - 279 - 280 - 281 - 282 - 283 - 284 - 285 - 286 - 287 - 288 - 289 - 290 - 291 - 292 - 293 - 294 - 295 - 296 - 297 - 298 - 299 - 300 - 301 - 302 - 303 - 304 - 305 - 306 - 307 - 308 - 309 - 310 - 311
H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget