Mütevâtir Hadisler-210
“Şiir söylemenin mubah olması”[2] ile ilgili hadisler
Tahâvî (ö.
“Şiir söylemenin mubah olması ile ilgili bu rivayetler, mütevatir olarak gelmiştir. (Naklettiğimiz) ilk rivayetlerde ise, Hz. Peygamber (s.a.v)’in şiir söylemeyi yasakladığı sabittir. Çünkü şiir söylemek mekruh değildir. Aslında şiirin içerisinde yer alan anlam önemlidir. Şiirdeki anlam iyi değilse, işte o zaman şiir söylemenin yasak olduğu gündeme gelir.”[3]
* * *
[2] Şiir, insanlar üzerinde etkisi olan bir beyan çeşididir. Cahiliyye döneminde, en az sihirbazlar kadar şairlerin de toplum üzerinde etkileri vardı. Bu etki, iyiliğe olduğu kadar kötülüğü de ait olup hatta kötü yönü ağır basıyordu. Müşriklerin, Resulullah (s.a.v)’e; “O, bir şairdir” diye iftira atmalarında bir küçümseme, bir kötüleme vardı. Kur’an, bu iddiayı; Enbiya:
Resulullah (s.a.v)’in İslamı tebliğ ederken şiir ve şair olayını küçümsememiş olması dikkat çekicidir. Bir taraftan müşrik şairlerle mücadele etmiş, bir taraftan da Müslüman şairleri himaye ve taltif etmiş, Kur’an’ın kötülediği kötü şairlere cevap vermeye, Müslümanların morallerini güçlendirecek şiirler yazmaları teşvik etmiş ve kendisi de çeşitli zamanlarda şiir söylemiştir. Etrafından ayırmadığı üç meşhur şairi vardı. Bunlar
Hz. Peygamber (s.a.v ) için şir, hem iyiye ve hem de kötüye kullanılabilecek bir silah idi. Çünkü mümin kişi, bedeniyle ve malıyla olduğu kadar diliyle de cihad etmekle mükellef idi. Bu nedenle de şairlerine, çeşitli zamanlarda Mekkeli müşriklere ve kafirlere karşı şiir söylemerini teşvik etmişti.
Resulullah (s.a.v), batıl ve heva adına olan şiirleri redderken, Hak yolunda edep adına olan şiirleri övmüş ve şairlerine iltifatlarda bulunmuş ve onları şiir söylemeye teşvik etmişti. Hendek kazılırken, kendisi de uzunca bir şiir söylemişti.
İslam alimleri, buna bağlı olarak şiir hakkında bazen lehte ve bazen de aleyhte açıklamalarda bulunmuşlardır. Bunu yaparken de; kötü olan ve iyi olan ve insanları mutlu ve huzurlu olmaya götüren şiirlerinde söylenmesi ve ezberlenmesi gerektiğini belirtmişlerdir.
Bu konuda gelen hadislerden bazısı şu yollardan gelmiştir: Übey b. Ka’b, Abdullah ibn Abbâs, Aişe, Amr ibnu’ş-Şerrid, Câbir b. Semure, Enes, Heysem İbn Ebi Sinan, Berâ, Ebu Hureyre, Cündub ibn Abdullah
[3] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr,